Öfke. Evet şu an tam olarak hissettiği buydu. Büyük bir öfke. Oysa ne güzel başlamıştı güne. Son zamanlarda başa sarıp sarıp dinlediği o müziği açmış, kendine güzel bir kahvaltı hazırlayıp gazete eşliğinde kahvaltı etmiş, daha sonra işe gitmek için evden çıkmıştı. Yollar bile tenhaydı bugün. Gününün güzel geçeceğine iyice inanmıştı. Bir reklam ajansında metin yazarıydı. Seviyordu mesleğini. Yazmak iyi geliyordu ve hayal gücü de yeterince genişti. İş yerine varıp masasına oturduktan sonra o geldi. Nasılda alaycı, nasılda ukalaydı. Enerjisini düşürmek şöyle dursun artık sinirlerini bozuyordu bu adam. O küçümseyici gülüşü, berbat göz süzüşleri midesini bulandırıyordu. Ama gülümsemek zorundaydı ve öyle de yaptı. Neden mi? Bu adam onun patronuydu ve onun bu işe ihtiyacı vardı. Sarkıntılıklarını ve yılışıklığını alttan almak, görmezden gelmek zorundaydı. Neyse ki yanından geçip gitti. Tam rahat bir nefes alacaktı ki, patronu onu odasına çağırttı. ’Hadi bakalım’ dedi içinden. Kalkıp odasına gitti. Kapıyı tıklattı daha elini kapıdan çekmeden “Gel!” sesini işitti.
https://simeranya96.blogspot.com/2016/08/sunum_6.html