Kaçın, Türkler Geliyor!

Geçenlerde internet sitelerinde gezinirken, benim ilgimi çeken bir araştırma sonucuna rastladım. Ama, şuan araştırmanın hangi sitede olduğunu hatırlamıyorum, çünkü not etmemişim.

İTALYA’DA yapılan bir araştırmada, “Hangi ülke dünya için en büyük tehdit?” sorusuna İtalyanlar şu şekilde cevap vermiş:

– Araştırmaya katılan İtalyanların yüzde 27’si Çin demiş.

– Araştırmaya katılan İtalyanların yüzde 15’i İran demiş.

– Araştırmaya katılan İtalyanların yüzde 14’ü Türkler demiş.

Bu bağlamda, bu araştırma sonucunda biz Türkler ilk defa ilk üç arasında yer almışız.

Acaba diyorum ki, kim kimden korkmalı veya ürkmeli? Tabii, son dönemlerde Türkiye’nin içe dönük siyaset anlayışından çıkarak, daha ayakları yere basan dış politika izlemesi, tevekkeli sadece Amerika’da değil, Avrupa ülkelerinde de endişeye neden olmakta.

Onlar istiyor ki, Soğuk Savaş Dönemi Türkiye’si yine varolsun. Onlara göre, Türkiye, dünyanın muktedirlerinin Ortadoğu’daki ileri karakolu olsun. Ama, işte bu medeniyet kumkuması devletler/ülkeler, aynı bizim ülkemizdeki melankolik solcular gibi, illaki kendi istediklerinin olmasını, her şeyin doğrusunu kendilerinin bildiklerini zannediyorlar.

O Soğuk Savaş Dönemi şartları geride kaldı. Türkiye’nin iç işlerine karışarak, sokaklarımızı çalkantıya sevk ederek, ülkemizi istikrasızlığa sürükleme hevesleri her nedense kursaklarında kaldığında, başlıyorlar su koyvermeye: Türkiye’de eksen kayması var! Türkiye diğer devletler için tehdit olmaya başladı ve benzeri ipe sapa gelmez lakırdılar…

Ne sanıyorlar bunlar… Eskiden, Avrupa Birliğinin temsilcileri ülkemize gelirler, sanki ülkemizin sömürge valisi edasıyla devletimize nizam vermeye çalışırlardı… Türkiye, dış siyasa bagajını gözden geçirip, angajmanlarda değişime gittiğinde, çocuklar gibi ağlamaya başlıyorlar.

– – – – – – 

Vay be İtalyanlara ne demek lazım! Avrupa ile yıllara dayanan ilişkisi olan Türkiye’den korkuyorlar! Neden acaba? Şundan mı! Artık ensesine vurulup lokması alınan bir Türkiye yok. Yine, ABD’nin tavrı, Fransa veya Almanya’nın tavırları, ülkemizin başı dik tutumunu değiştirmeye yetmeyince, ne kadar “medeni” olduklarını unutup aba altından sopa göstermeyi yeğliyorlar.

Amerika Birleşik Devletleri’nin son dönemlerdeki küstahça tavrını sindirmemizi beklemek, ne demek!? İşte bu yönde, ABD ve AB ülkeleri Türkiye’yi kenara sıkıştırmaya çalıştıklarında, özellikle son yıllarda atılımları gerçekleştirilen Millî Savunma Sanayii yatırımları, meğer Türkiye’nin müttefiklerinin korkmasına neden olmakta.

ASELSAN ile olsun… HAVELSAN ile olsun… ROKETSAN ile olsun… Milli Savunma Sanayimizin temellerinin sağlam köklere raptedilmeleri, bağımsız hareket etmemiz, nedense rahatsızlığa neden olmakta.

Türkiye’nin enerji politikaları bağlamında Doğu Akdeniz’de konuşlanması ve arama faaliyetlerinde bulunması… Dönem dönem bölgesel uyuşmazlıklarda arabuluculuk ifa etmesi ve çözüm yollarında pro-aktif rol üstlenmesi… Düzensiz bir biçimde sergilenen göç hareketlerinde ve yine çağımızın yüz karası “İnsan Ticareti ile Mücadelede” inisiyatif alması… Gerektiğinde yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarına çare aranması noktasında aktif olunması… Batı medeniyetinin koruyucu kalkanı NATO’da başarılı görevler ifa etmesi… Temiz ve içilebilir su sorunuyla ilgilenilmesi ve geleceğe yönelik su politikalarının somutlaştırılması…

Bu sıralama daha uzatılabilir. Ne yani, Türkiye’nin emperyalist olmayan, millî çıkarlarını gözetmeye yönelik dış politika tayin edip sürdürmesi, neden rahatsızlığa neden oluyor? Evet, bu sözde müttefik ya da dost olduklarını dillendiren ülkeler, ülkemizi tehdit etmeye veya bizi arkamızdan vurmaya devam ettikçe, biz daha da ayakları yere basan politikalar izlemeye devam edeceğiz.

Türkiye’nin yıllardır “terör ile istikrarsızlaştırılmasında” başat rol oynayan bu sözümona uygar ülkeler, bizi itham etmeye devam ettikçe, bizler de İHA ve SİHA’larımızla caydırıcılık opsiyonumuzu masaya sürmeye devam edeceğiz.

Ne diyelim… Özelde İtalyanlara, genelde Avrupalılara iyi uykular dileyelim…

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Takvim ve Sabah gazetesi çalışanlarını endişeli bir bekleyiş aldı

Takvim ve Sabah gazetesi çalışanlarını endişeli bir bekleyiş aldı

Sonraki
Daha Önce Sadece “Sorulardan” Oluşan Bir Kitap Okumuş Muydunuz?

Daha Önce Sadece “Sorulardan” Oluşan Bir Kitap Okumuş Muydunuz?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.