Ruhuma kırmızı şarap tadı veren adam John Frusciante tanışmam, birçok kişinin aksine gitarist olduğu yıllarda değil solo şarkılar söylediği albümüyle olmuştu. Kendisine hayran kalmam ise büyüleyici sesiyle oldu.. Sonra farkettim ki kendisi, Red Hot Chili Peppers’ın büyüleyici gitaristiymiş, kendisine gitarın tanrısı gibi şeyler dendiğini okudum. Farklı bir düşünce tarzı, bunun etkisiyle de farklı bir yaşamı olmuş.
Gruba dâhil olma hikayesiyse; kendisi yıllarca Red Hot Chili Peppers’ın ve grubun gitaristi Hillel Slovak’ın hayranı olmuş, Slovak’ın madde kullanımından ölmesiyle beraber, bir barda tanıştığı, grubun bateristi D.H. Peligro vasıtasıyla, yeni gitarsitleri olmuş. John Frusciante için bile garip bir başlangıç hikayesi. Onun gruba dâhil olması sonrasında çok güzel bir başarı yakalamış olan gruptan ayrılıp tekrar geri dönmüş ve sonrasında çok sevilen birçoğumuzun mutlak olarak bildiği ‘’ Californication’’ albümünü çıkarmışlar ve başarıları daha da şahlanmış.
Şöhretten Hoşnut Olmayan Bir Gitar Tanrısı
Bazı röportajlarında çok fazla hayranlarının olmasından rahatsız olduğunu söylemiş, çok fazla tanınmaktan ve var olan şöhretinden hoşnut da değilmiş. Kim hoşnut olmazdı ki? Başarı ve popülaritenin kolay yakalanmadığı yıllarda hem de…
Sonrasında ise benim kendisini tanımamın sebebi olan, solo albümleriyle şarkılar söylemeye başlamış. Ve yıllar yıllar sonra da müziği bırakmış.
Onun marjinal görünümü ne kadar hafızalarımızda yer etse de benim ruhuma kırmızı rengini veren ses tonu, yıllar boyu unutmayacaklarım listesinde.
Umut olmadığını söylediği Hope şarkısını bile dinlerken içim huzur ve umut doluyor.
Kelimeler hissettiklerimizin yanında bazen bir hiç oluyor…
Önerilen İçerik: Bir Müzik Grubunun Kimyası
İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar:
