İsrail’in İrandakı Molla rejimine karşı desteklediği iki grup vardır. Birisi devrik Şahın oğlu veliat prens,diğeri Kürtler.
İsrail Parlamentosuna (Knesset) 32 milletvekili, 27 Nisan Perşembe günü İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’e hitaben İran’daki Azerbaycan Türklerinin “kendi kaderlerini tayin etme arzuları” konusunda desteklenmesini talep ettikleri ve oldukça tartışmalı bir mektup yazdı. Knesset üyeleri, bahsi geçen mektupta İsrail’in İran’daki Azerbaycan Türkü toplulukları adına müdahale etmesi gerektiğini ifade etmiş; gruba uluslararası destek verilmesinin altını çizmişti.
Mektuptan birkaç gün sonra ise 25 milletvekili, İsrail İstihbarat Bakanı Gila Gamliel’in talebi üzerine imzalarını geri çektiklerini açıklamıştır. İsrail İstihbarat Bakanı Gamliel, 2 Mayıs günü Twitter’dan yaptığı açıklamada, tavsiye mektubunu imzalayan milletvekillerinin imzalarını geri çekmelerini talep ettiğini ifade etmiştir. Gamliel, paylaşımında “İsrail milletvekilleri, İran’ın bazı bölümlerinin ayrılmasını desteklemeye yönelik teklif konusunda geri adım atmaya ikna oldu. Dinî radikalizmi benimseyen bir rejimle mücadele birçok ülkenin ortak arzusudur ve her zaman bu şekilde devam etmeliyiz.” dedi.
Mektup özellikle İran dışındaki muhalefetin ciddi tepkisini çekmiştir. İsrail İstihbarat Bakanı Gamliel’in daveti üzerine geçtiğimiz ay İsrail’i ziyaret eden Şehzade Rıza Pehlevi başta olmak üzere Fars milliyetçileri, mektuba yönelik tepkilerini ortaya koymuştur. Rıza Pehlevi, Twitter’dan yaptığı açıklamada, mektubu “İran’ın toprak bütünlüğüne sözlü bir saldırı” olarak nitelendirerek “Bu mektup kabul edilemez. Mektup, İsrailli liderlerle son görüşmelerimde bana ilettikleri pozisyonlarla tamamen çelişiyor.” ifadelerini kullanmıştır. ABD merkezli İran Amerikan Yahudi Federasyonu mektuba sert bir tepki vererek “Yerli ya da yabancı herhangi bir oluşum tarafından ülkenin bir bölümünü parçalamaya yönelik her türlü girişim, İran halkını bayrak etrafında toplanmaya zorlayacaktır. Bu tür herhangi bir oluşum sadece hükûmetin değil, İran ulusunun da düşmanı olarak görülecektir.” diyerek İsrail hükûmetinden mektuba ilişkin tutumunu netleştirmesini istemiştir.
İsrail ,İran’da molla rejimi devrilirse önceliği Fars ırkçısı sürgündeki şahın oğlunun iktidara gelmesini uygun görüyor.
İsrailin Ortadoğu’da diğer bir önceliği iseBağımsız Ķürdistanın kurulmasına destek olmaktır. Çevresi düşman Arap ülkeler tarafından çevrilmiş olan İsrail, bu kuşatmayı hafifletmek adına ,bağımsız bir Kürdistan’ın, İsrail’e düşman olan, Sünni ve Şii ülkeler arasında bir tampon bölge görevi görecek olması.
İsrail sadece PKK’nın yanında diğer Kürt örgütlerini de kontrol altına almak için yıllardır çalışıyor. Irak KDP ile İsrail derin devleti arasındaki ilişkilerin tarihi eskilere dayanır. Molla Mustafa Barzani’nin hatıratlarında bunu açıkça görüyoruz.
PeyamaKurd sitesinin haberin göre: “The Jerusalem Post yazarlarından Hoger Tarkhani, “İsrail ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi” başlıklı makalesinde, “Kürtlerin Yahudilerle geçmişe dayanan tarihsel bağları, Erbil ve Tel Aviv arasındaki siyasi ilişkiler, 2017 bağımsızlık referandumunda İsrail’in göstermiş olduğu tavır” gibi önemli konuları ele alıyor.
Hoger Tarkhani’nin makalesi itiraf niteliğinde! Uzun zamandır Kürtçü örgütlerle İsrail arasındaki sıkı ilişkileri konu edinmiş ve bölgede bölücülüğün kaynağı olduğunu belirlemiştik. İsrail’in bölücüleri kullanmasındaki amacı; dört ülkede istikrarsızlık yaratmak ve komşular arasındaki barışı bozmak. MOSSAD’ın Irak’ın kuzeyinde cirit attığını ve pek çok provokasyonu doğrudan örgütlediğini bölge devletlerinin istihbarat örgütleri defalarca tespit etti. Tarkhani bunu şöyle dile getiriyor: “İsrail on yıllar boyunca, bölgedeki Kürtlere eğitim ve destek sağlayan tek ülke konumundaydı ve özellikle Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile güçlü ve özel ilişkilere sahipti. Bu ilişki sarmalı Kürdistan Bölgesi Hükümetinin federal Irak yönetiminden bağımsız olmak için gittiği referandum sürecine kadar uzanıyor. Kürtler için eşsiz olan bu olağandışı dönemde, bağımsızlığı savunan ve destek veren tek ülke İsrail idi.” Doğru bir tespit. İsrail, ABD emperyalizminin sınırsız desteğiyle KDP’den PKK’ya neredeyse tüm bölücü örgütleri kontrol etmekte ve yönlendirmektedir. Tarkhani devamla: “İsrail 1960 ve 70’ler boyunca Orta Doğu’daki jeopolitik stratejisinin (Arap olmayan milletlerle ittifak kurmak) bir parçası olarak Kürtlerin bölgedeki taleplerini gizlice destekliyordu” tespitiyle desteği ifşa etmiş oluyor.
Bölgede ABD’nin desteğiyle ayakta duran İsrail “Kukla Kürdistan” hayaliyle yanıp tutuşuyor. Yalnızlığını gidermek ve dört ülkenin hizaya getirilmesinde kukla devlet önemli bir boşluğu doldurmuş olacaktı. Bölücü referandumun en hararetli savunucusu olması boşuna değildi. Özellikle de Irak ve Suriye gibi komşu devletlerin dirayetli liderlere sahip olması İsrail’i hep kaygılandırmıştır. Tarkhani durumu şöyle özetliyor: “İsrail yine aynı kararlı duruşuyla 9 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşen Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun sonuçlarını onaylayan tek ülkeydi. Dahası İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, referandumdan çıkan bağımsızlık zaferini desteklemeleri için dünya ülkelerine baskı yapmıştı. İsrail sadece Kürdistan Bölgesi’ndeki Kürtleri değil, diğer ülkelerde yaşayan Kürtlerin de arkasında olduğunu açık bir şekilde dile getiriyordu. Netanyahu aynı dönemlerde gerçekleşen Suriye’deki Türkiye destekli operasyonlara tepki göstererek sosyal medya hesabı üzerinden şu mesajı paylaşmıştı: “İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik saldırısını şiddetle kınıyor ve Kürtlere karşı girişilen etnik temizlik konusunda uyarıda bulunuyor. İsrail, cesur Kürt halkına insanı yardım sağlamaya hazırdır.” Her şey ayan beyan ortada ve fazla söze gerek yok!
İsrail’in sinsi planı Türkiye üzerinedir.Tebriz merkezli Bütün Azerbaycan kuruluyor. Bunun sonucunda İran bölünür ve İran’dan Güney Azerbaycan ile Türkiye sınırları boyunca uzanan Kürt devleti Mahabad ortaya çıkar. Bu Mahabat, Barzani ile birlikte Irak’ta kurulmaya çalışılan “Kürdistan”la birleştirilerek bir Kürt etno-demografik şeridi oluşturularak siyasi bir özne haline getiriliyor. Daha sonra bu şerit Türkiye’nin güneydoğusuna ve Suriye’nin kuzeyine doğru yayılıyor. Böylece Güney Azerbaycan, Irak ve Suriye’yi Türkiye’ye bağlayan sınır bölgelerinde oluşturulan Kürdistan (İsrail), Suriye üzerinden Akdeniz’e çıkıyor. Daha sonra Dicle-Fırat nehirlerinin kaynak bölgeleri Türkiye’den kesilerek Kürdistan’a bağlanıyor. Böylece İsrail Ortadoğu’daki su savaşlarını kazanarak Dicle ve Fırat’ın kontrolünü ele geçiriyor. Türkiye’yi Suriye ve Irak üzerinden Arap Yarımadası’na bağlayan bölgede tampon bir Kürdistan devleti kuruluyor. Türkiye batıda Ermenistan ve Yunanistan, doğuda ise Kürdistan ile çevrilidir. İsrail ikili bir politika izliyor. Türkiye ile Azerbaycan’ı bölüyor
İsrail,Irak Kürt bölgesiyle Azerbaycan’ın ilişkilerini teşvik ediyor.Netekim,Irak Kürt bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Bakü’yü ziyaret etti.
İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahunun iletişim bakanı olarak görev yapan Ayoob Kara, İsrail Hayomda yazdığı makale’de İran nükleer silaha yaklaşıyor. İran’ın nükleer programına karşı kullanılabilecek en iyi silah, Tahran’daki mollaları devirmek amacıyla İran’daki etnik azınlıkları desteklemektir. Rejim değişikliği İsrail’in en büyük umudu. Hem Kürtler hem de Azerbaycan Türkleri, Müslüman olmalarına rağmen gururla İsrail bayrağını dalgalandıran dost milletlerdir. Mollalar devrildiğinde hem Kürtlerin hem de Azerbaycan Türklerinin avantajlı bir konuma sahip olması bizim çıkarımızadır; zira özgür bir Kürdistan ve İran’ın külleri üzerine inşa edilen özgür Güney Azerbaycan, Ortadoğu’da barış ve istikrarın yaratılmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle İsrail, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i, Irak Kürt Cumhurbaşkanı ile daha sık görüşmeye ve güçlü, sarsılmaz bir üçlü ilişki kurmaya teşvik etmelidir.
İsrail, molla rejimine düşman olsa da Farslar’ı(Persler) İsrail ve tüm Dünya Yahudileri için tarihte Farsları(Persler) en az üç defa Yahudileri yok olmaktan kurtaran millet olarak görüyor. Babil esaretinden Yahudileri kurtaran ve Birinci Mabedi yenileyen ve tamir eden Pers-Fars kralı Büyük Kyros (Koreş) olmuş. Arz-ı Mev’ud da iade edilmiş. Mabedi ve Kudüs’ü yeniden kuran da Pers Kralı Büyük Kyros (Koreş) olmuş.” Zarif çok önemli bir ayrıntı da veriyor. Buraya dikkat. “Pers kralı Kyros (Koreş) Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’ta tahrif edilmeden önce “Mesih” olarak geçmekteydi.” Çok enteresan değil mi? Yahudilerin kutsal kitabında bir Pers-Fars kralının “Mesih” olarak geçmesi çok önemli bir bağ oluşturmaz mı iki toplum arasında? Zarif devam ediyor: “Yahudileri ikinci kez kurtaran da yine Pers-Fars kralı I. Serhas veya Kserkses olmuş”
Yahudilerle Persler tarihte hiç savaşmadılar. Bunu da yazın bir yere.Savaşmaları için hiçbir makul bir sebep de gözükmüyor. İdeolojik söylemleri bir kenara koysanız, nasıl bir stratejik zaruret bulabilirsiniz, bilmiyorum.
Amerikan Yahudi Federasyonun İranın toprak bütünlüğü konusunda devrik İran şahıyla aynı görüşte olması Yahudilerin Farsları tarihte onları zulümden kurtaran bir millet olarak görmelerini etkisi vardır.
Kaynakça:
1)https://www.israelhayom.com/2023/07/31/why-israel-should-encourage-relations-between-azerbaijan-and-iraqi-kurdistan/
2)https://iranprimer.usip.org/blog/2013/sep/03/iran-minorities-2-ethnic-diversity
3)https://iramcenter.org/israil-milletvekillerinin-guney-azerbaycan-mektubu-2372