Farz namazlar Allah’ın bize belli vakit dilimi içinde her gün kılmayı emrettiği namazlardır. Kuran, Nisa Suresi 103. ayette bize namazın vakitli farz olduğunu, Mearic Suresi 23. ayette bu farzın hayat boyu sürekli gözetilmesi gerektiğini söylemektedir. Namaz öyle bir ibadettir ki savaş ortamında bile kazaya bırakılmaz, kılınır. (Nisa Suresi, 101-102). Kuran’da vaktinde kılınmayan namazların kaza edilmesi ile ilgili olarak açık bir ifade bulunmamaktadır. Kuran’da kaza namazı diye bir kavram yoktur.
Geçmişte kılınmayan namazların hesap edilip kılınması gerektiğini, eğer bu namazlar kılınmazsa ahirete borçlu ve günahkar olarak gidileceğini söylemek doğru değildir. Bir insan mazeretsiz olarak namaz kılmıyorsa elbette ki günah işlemektedir. Çünkü namaz kılmak kişinin kendi isteğine bırakılmamıştır ve yerine getirmekle yükümlü olduğumuz farz bir ibadettir. Geçmişte mazeretsiz olarak kılınmayan namazlar için günah işlenmiştir ancak bu namazların tekrar kılınması gerektiğini söyleyebilmek için bu konuyla ilgili Allah’ın ayet indirmiş olması gerekir.
Eğer kişi namazı bilerek, unutarak veya uyuyarak kılmadıysa yani namaz kılmama nedeni ne olursa olsun vakit geçtiği için o vakitteki namazı sonradan kılmanın bir anlamı yoktur. Namaz sadece vaktinde kılınırsa farz olur. Namazın, müminin hayatıyla o kadar iç içe, o kadar vazgeçilemez, ihmal edilemez olması istenmiştir ki insanoğlunun her türlü faaliyetine ara verdiği korkulu ve tehlikeli hallerinde bile namazın kılınması emredilmiştir. Allah Kuran’da savaş gibi zorlu bir ortamda bile namazı kazaya bırakmayıp insanların namaz kılmasını emretmiştir. Uyumak ve unutmak savaştan daha geçerli bir mazeret olamaz. Kuran’da emredilmeyen namazın kazası, farz olan bir hüküm yapılamaz.
Namazın vakitli farz bir ibadet olmasından şunu anlıyoruz: Namaz sadece vaktinde kılınırsa farzdır. Eğer vaktinin dışında yani sonradan kılınıyorsa farz olmaz. Çünkü vakit geçmiştir. Vakit geçtiği için farz olmaktan çıkmıştır. Abdest almak nasıl namazın şartı ise, namazı vaktinde kılmakta namazın şartıdır. Vakti geçen namazın kazası olmaz. Peki kılınmayan namazlar için kişinin birşey yapması gerekir mi? Namazı kılmayan ve kaçıran Allah’a bunun için samimi tevbe eder, daha sonra titiz bir şekilde namazlarını kılmaya devam eder. Ancak “şimdilik namaz kılmayayım, nasıl olsa sonra tevbe eder namaza başlarım” düşünerek namazı kılmamak çok yanlış olur. Burada kişi kendi aklınca Allah’ı kandırabileceğini düşünmekte ve yaşayacağına garanti vererek sorumlu olduğu ibadeti ertelemektedir.
Allah hastalık ve yolculuk durumunda tutulamayan oruçların sonradan tutulmasını emretmiştir. Orucun kazası Kuran’da açık bir şekilde emredilmiştir. Ancak namazın kazasına dair Kuran’da hüküm yoktur. Hiç mümkün müdür ki Allah kitabında orucun kazasını açıklasın da namazın kazasını eksik bıraksın? Allah’ın Kuran’da orucun kazasını açıklayıp namazın kazasını eksik bırakmış olması düşünülemez. Allah orucun kazasını Kuran’da nasıl bildirdiyse namazın kazası olsaydı bunu da açık bir şekilde bildirirdi. Allah bu konuyu bildirmediğine göre insanlar bundan sorumlu tutulmamalıdır. Kuran’da namazla ilgili birçok ayet olmasına rağmen, binlerce ayetin içinden bir ayette bile kaza namazından bahsedilmediğine göre böyle bir hükmün İslam’da olduğunu söylemek doğru olmaz.
Kuran’da geçmeyen bir hükümden Allah insanı sorumlu tutmaz. Çünkü insanlar sadece Kuran’dan sorumludur. Sorumlu olmadığımız birşeyi sorumluyuz gibi konuşmak dine ilave yapmaktır. Kuran’da bu konunun bildirilmemesi bu konuyu Kuran’ın eksik bırakması değil, böyle birşey olmadığı içindir. Eğer Kuran bu konuyu eksik bıraktı denilirse o zaman ayetlere karşı gelmiş olunur. Çünkü Allah Kuran’ın eksiksiz ve yeterli olduğunu bildirmiştir. Bu yüzden kimse namaza başlayacak kişileri “geçmişteki şu kadar… namazı kaza etmen gerekir veya kılmadığın namazları her namazın ardından kılarak namaz borçlarını öde” diyerek yanlış yönlendirmemelidir.
Bütün farz hükümler Kuran’da yer almaktadır. Kuran’da kaza namazı emredilmediği için kaza namazı farz hüküm olarak görülemez. Nebimiz Muhammed Allah’ın Kuran’da emretmediği bir hükmü emretmez. Kaza namazının kılınması gerektiğine dair hadisler doğru değildir ve bu hadislerin Nebimiz Muhammed tarafından söylendiğini düşünmek hatadır. Nebimiz Muhammed’e uyuyoruz diyerek hadislerden kaynak gösterip namazın kazasını farz hüküm yapmak dine ilave yapmak olur. Kuran’da olmayan bir hüküm farz olamaz. Sonuçta her konuda olduğu gibi namazda da Kuran’da ne yazıyorsa din yalnızca odur. Allah kitabında hiçbir eksiklik bırakmamıştır.
Allah Zuhruf Suresi 44’de ahirette sadece Kuran’dan sorumlu olduğumuzu, Kıyamet Suresi 19’da Kuran’ı Kendisi’nin açıkladığını, En’am Suresi 114’de Kuran’ı açıklayıcı olarak indirdiğini, En’am Suresi 115’te Kuran ile dinin tamamlandığını bildirmiştir. Bu ayetleri göz önüne aldığımızda dini hükümler sadece Kuran’dan bakılmalıdır. Kuran dışı dini hüküm veren hadislerden hüküm çıkarılmamalıdır. Nebimiz Muhammed Kuran dışı dini hüküm bildirmez. Kuran dışı dini hüküm bildiren hadisler sahih kabul edilemez. Bazı müslümanlar, ayetleri gerektiği gibi düşünmeden, sorgulamadan, inceleme ve araştırma yapmadan geleneği taklit ettikleri için gelenek onlara nasıl bir din imajı sunduysa onu kabul etmiştir.
Kaza namazının farz olduğunu, geçmişte kılınmayan namazların kılınması gerektiğini söyleyenler, insanlığa sökülüp atılması zor olan bir hurafe, yanlış ve batıl anlayış bırakmışlardır. Toplumumuzda yerleşmiş olan yanlış ve Kur’an dışı kaza namazının dinimizden, inancımızdan temizlenmesi, Kur’an dışındaki yanlış din anlayışından, Nebimiz Muhammed’e yapılan iftiralardan kurtarılması gerekmektedir. Bu da ancak, Kuran’ı anladığınız dilden okuyarak, gerektiği gibi Allah’ı, Kuran’ı, Nebimiz Muhammed’i tanıyarak, önünüze konulan her bilgiyi Kur’an ile test ederek, birilerine emanet verdiğiniz aklınızı geri alarak, sorgulayarak, kendi aklınızı kullanarak mümkün olabilir. Henüz hayatta iken, kurtuluş ve işlenmiş olan günahlardan bağışlanmak için tevbe kapıları açık iken, sizi yanlış inançlara sevk etmekte olan rivayetleri ve hadisleri hayatınızdan çıkararak, dinimizin yegane kaynağı olan Kuran’a yönelelim ve hayatımızın yegane rehberi ve reçetesi yapalım. Hurafelerden arınıp, Kur’anı hayatının yegane rehberi edinebilmiş olanlar, hem bu dünyada hem de ahiret hayatındaki huzuru ve mutluluğu yakalayabilecektir.
İSLAM’DA NAMAZIN KAZASI VAR MIDIR?
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum