Evet, günümüzde dilimize en çok yerleşmiş kelimelerden biri olan ‘’ırkçılık, ırkçı’’ gibi söylemleri şöyle bir ele almak istiyorum. Bunun için de benzetme sanatından yararlanacağım. Mesela otizm, dünyada hep vardı ama “Şeytanın işi” deniyor, öldürülüyordu. Bilim sayesinde, var olan anlaşılır kılındı aslında. Irkçılık da hayatın her alanına o kadar işlemişti ki, daha yeni yeni keşfediyoruz, sorunun neden derin olduğunu.
İkinci bir açıklama ise olayı biraz abartıyor olmamız. “hasta” etiketi sayesinde, alakalı alakasız her davranışı “tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak görmek, doktorlara da hastalara da kolay geldi. Yerli yersiz kullanılan “ırkçı” etiketi de kendi doktorlarını, hastalarını yani kendi endüstrisini yarattı. Politik doğruculuk denen endüstriyi.
Irkçılık denilince kendini bu işin doktoru sanan ve herkesi “hasta” gören insanlar, kendilerini tarihin iyi tarafında görüyorlar. Geçmiş yüzyılların kurbanları adına intikam aldıklarını düşünüyorlar. Bunu adeta bir misyon olarak gören insanlarla mantıklı bir tartışmanın içine girmek çok zor.
Türkiye’de Kimse Irkçılığın Ne Demek Olduğunu Bilmiyor
Sadece kelimenin yelpazesinin genişliği değil, düpedüz bambaşka kavramlardan bahsediyoruz. Aynı kavrama binlerce farklı isimlendirme yapmak bir yana, kar, sis, rüzgâr ve bulut için de aynı kelimeyi kullanıyoruz.
Zira şunlardan herhangi biri de ırkçılık olabilir:
- ‘’Yahudiler katildir’’, ‘’Zenciler köledir’’,’’Araplar aptaldır’’ gibi otomatik olarak karşıt bir gruba imada bulunmanız halinde herkesin kafasında ufak bir hiyerarşi kuruyorsunuz. İfadeler potansiyel olarak aslında birbirlerinden bambaşka insanların bulunduğu bir küme içindeki bireye, hiç alakası olmadığı bir benzetmede bulunuyorsunuz. Burada da bireyin kendi hakına bir ihlal ve bir hiyerarşiye zemin hazırlanabiliyor.
- “Araplar bize ihanet ettiler” ifadesi tarihsel çerçeve bağlamında kusurlu bir söylemdir. Tarih tek yönlü akmaz. Hem geçmiş olaylar şimdiyi etkiler, hem de şimdinin şartlarına göre sürekli olarak geçmiş yeniden yorumlanır. Bu yolla, bu tarz tarihten gelen ırkçı görüşler, bireysel eğilimlerimizin ötesine geçip, toplumsal hafızada yer edinirler.
- Irkçılığın kurumsallaşması faşizm için büyük bir eşiktir. Örneğin bir zenci bankaya kredi için başvurur ve bankacının ırkçı tutumu yüzünden krediyi alamaması bankacının bireysel bir tutumudur. Fakat bankanın politika olarak zencilere kredi vermemesi kararı, yani ırkçı olmayan bir bankacı istese dahi krediyi verememesi kurumsal ırkçılıktır. Bu örnek, ABD’de kölelik kalktıktan sonra aynen yaşanmış; uzun yıllar zenciler ev sahibi olamamış, kendi işlerini kuramamışlardır.
İşte biz bütün bunların hepsini ‘’ırkçılık’’ gibi bir kelimeyle anlatmaya çalışıyoruz.
Önerilen İçerik: Feminizmi Anlayanlar, Ondan Neden Korkuyorlar?
Irkçılığı Tabulaştırmak Bize Irkçılığı Getirir
Irk denen şeyin genetik olarak bir karşılığı yok aslında. Mesela “sadece a,b,c genlerine sahip olanlar x ırkıdır” diyemiyoruz, şu dünya düzeninde imkânsız bir söylem. Fakat maalesef genetik bilimi, ırkçılığı bitirmedi. Çünkü psikolojik kökenler epey derinde ve insanlarca tutkuyla bağlanılmış durumda. Bugün sosyal medya yüzünden her gün maruz kaldığımız kalıp yargı miktarı yüzlerce kat artmışken bu psikolojik etkilere karşı etkili mücadele tekniklerimiz henüz yok. Yaptığımız tek şey aptalca bir tabulaştırmadan ibaret.
Karmaşık konuları aşırı basitleştirip ona uyamayınca da anında ırkçı damgası yiyoruz “Zencinin resmine bakınca aklına hiçbir kalıp yargı getirme yoksa ırkçısın”, “Uzak Doğuluları birbirine benzetme yoksa ırkçısın” gibi…
Hâlbuki beynin bilgiyi nasıl aldığı, nasıl karar verdiği daha iyi anlatılsa, sosyal medyadan alınan kalıpların ne kadar yanıltıcı olduğu istatistiklerle ve araştırmacılarla desteklense, değişik ırkçılık tipleri ve şiddetleri birbirinden ayrılsa ve toplumda tartışılsa… Kısacası insanlardan sıfır ırkçılık yapmalarını beklemek yerine, kendilerini ve bilinçaltındaki kalıp fikirleri tanımaları sağlansa ve bu kalıpların nasıl yıkılacağı anlatılsa; millet meseleyi bir “karakter meselesi” olarak görmeyecek, bu kadar direnç gösterip aşırı sağa kaymayacaktır.
Çok aleni ve zararlı ırkçılık örnekleri dışında, genelde doğrudan insanı yargılamak yerine ırkçılığa yönelen düşünce biçimlerini ifşa etmek lazım, aynı bu gün anti-feminist söylemlerle mücadele ettiğimiz gibi. Fakat tabu denen şeyin kötülüğü burada: Farkındalığı zor.
Önerilen İçerik: Minik Bedeniyle Dünya’nın En Vahşet Dolu Yıllarına Meydan Okuyan Küçük Kız: Anne Frank