Merhabalar,
Bugün ömrümün son günü. Sizi ardımda bırakmak istemezdim. Ama yanımda gelmeyi isteyecek kadar beni seven olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Defterime bir gün son cümlelerimi yazacağımı tahmin edemezdim. Gerçi ben senin gideceğini de hiç tahmin etmemiştim. Oluyor işte, bazen hiç tahmin edemediklerin başına geliyor.
Neyse, içimi döküp uzun uzun okuyabileceğiniz bir mektup bırakmak istiyorum ardımdan. Elbette benden sonra çok üzülecekler var. Bunun için çok özür diliyorum. En çok bu canımı yakacak emin olabilirsiniz. Ölmek canımı hiç yakmayacak da sizin canınızı yakıyor olmak cehennemin dibine itecek beni.
Yarım kalmayı hiç istemediğim bir ömrü yarım yamalak tamamlamış olmanın yarımlığını iliklerime kadar hissediyorum. Son çarem SENDİN. Ama elinde olmayan sebeplerle sende gittin. Ama çok güzel gittin…
Şuan yeni fotoğrafına bakıyorum. Büyük halini göremesem de o kadar güzelsin ki. Arkadaş listemde bile olmadığın için en fazla bu kadar aşık olabiliyorum sana. Uzaktan uzağa sevmiş olmam yılları yormamış gibi… Kavuştuktan sonra da yine uzaktan uzağa sevmeye mahkûm edildim. Madem binlerce kilometre öteden seviyorum seni, öldükten sonra da sevemez miyim? Sahi ölünce kaç bin kilometre daha uzaklaşmış oluyorum gözlerinden. Bir sıcak çay mesafesindeyken özlüyorsam, öldükten sonra da özlerim seni ben…
Bu son mektubum… O yüzden hep senden bahsedemem affet beni. Sonra annem çok darılır. Çok üzülür ondan bahsetmediğim için. Sonuçta tıpkı senin olduğun gibi oda benim içim… Şimdi aklındaki her şeyi söylemenin tam vakti. Çünkü ben sana yakın olamadığım kadar ölüm yakın bana. Çok soğuk dimi bu kelime. Sen zaten soğuğu hiç sevmezsin. Neyse bir daha söylemeyeceğim. Zaten söylemesem de aynı anlama gelecek bu ayrılık.
Çünkü sende bir daha gelmeyeceksin zaten. Bende gelmeyeceğim… Durumlarımız eşitlendi değil mi sevdiğim? Artık ikimizde birbirimize gelmeyeceğiz. İki de bir araya girip durmasan olmaz sanki. Şurada iki dakika annemden bahsedecektim…
Evet ANNEM…
Seni küçük harflerle yazacak kadar küçülmedim daha. Gerçi senin için hep küçüktüm ben. Kocaman adam olmuş olmam yeterince büyütmedi beni sende. İnsan seçemez annesini, babasını, kardeşini ve daha nicelerini. Ama yaradan öyle bir şans verseydi, yine seni seçerdim. Sen evlatların en hayırlısına layık bir annesin.
Hayatımın her anında olduğun için şükrediyorum. Seninle aynı evi, aynı kaderi, aynı ofisi paylaştığımız için de hep mutlu oldum. Senin yüzündeki bir saniyelik tebessüm için bile ben kendimi çoktan öldürürdüm. Sen bende çok fazlasın… İçime attığım her duyguda senin payın var. Ben çok fazla şey istemedim bu hayattan ANNEM… Biliyorsun, kimsenin kanına girmedim. Kimsenin hayallerini çalıp ortada bırakmadım. Herkes beni çok asi biri olarak tanır değil mi? Nasıl biri olduğumu senden daha iyi kim bilebilir?
Herkesten sıyrılıp evimize geldiğimde nasıl biri olduğumu bir tek sen bilirsin. Sen benim sarılmalara doyamadım kadınsın. Zaten senin kadar da kimse sarılmadı bana ANNEM… Neden olduğunu bilmiyorum orasını karıştırma. Yeteri kadar kimsenin içine işleyememişim demek ki. Hep bi hevesi kursağında yaşadım. Belki bir gün diyerek koca bir ömrü tamamladım. Kimse ömrünün geri kalanını bana adamak istemedi. Haliyle benim de ömrümün geri kalanı kalmadı… Seni çok seviyorum. Eğer sende beni seviyorsan lütfen kendine dikkat et. Hayatta en çok korktuğum şey sana zarar gelmesidir biliyorsun…
Üzüleceğini hatta kahrolacağını biliyorum. Seni bu duruma düşürmek istemezdim tabi ki. Sadece seni mutlu görmek için yaşayan bir adam nasıl üzmek ister? Ama başka çıkar yol bulamadım be ANNEM. Çok günah, hatta en büyük günah evet biliyorum. Uzun uzun okudum öldükten sonra bana olacakları. Ama şey işte… Yüreğim çok acıyor ANNEM. Ve geçmiyor. Deniyorum… Denedim… Belki geçer ölünce. Belki çivi çiviyi söker ne dersin?
Neyse çok fazla üzgün şeylerden bahsettik. Artık yeter. Ben yokum diye ihmal etme kendini. Öyle harap edip hastanelere düşme. Bak bende yokum kimse ilgilenemez seninle. Sakın kötü şeyler getirme aklına. Beni hiç unutmayacağını biliyorum. Zaten dünyada senden başka beni sonsuza kadar hatırlayacak biri daha olduğuna inanmıyorum.
Huzurla uyumanı istiyorum. Gece sıçrayarak uyanma lütfen. Ve balkonun kapısı açık yatma. Sen farkında olmadan hastalanıyorsun. Ben de yokum. Kimse fark etmez senin hasta olduğunu… Lütfen, sadece benim hatırım için kendine dikkat et.
Bu mektupta herkesten bahsetmek gerekiyor sanırım. Sonuçta son mektup… Ama herkese nasıl yeteceğim bilemiyorum. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite, askerlik, mahalle, iş arkadaşlarım… Herkesin bende yeri ayrı. Herkesle çok güzel günler yaşadık. Lütfen adınız geçmedi diye alınmayın. Eğer birinizin adını yazarsam tüm arkadaşlarımın adını geçirmek zorundayım. Sana da kızgın değilim artık abi. Hakkım helaldir, sende helal et. Konuşmuyor olabiliriz ama sende artık insanlara karşı gereksiz kızgınlıkla dolu olma. Daha sakin, daha anlayışlı olmaya çalış.
Çevrendeki insanları çok kırıyorsun. Ve gördüğün gibi hayat sürprizlerle dolu… Yarın kime ne olacağı belirsiz. Yunus Emre’me iyi bak. Amcası onu çok seviyorum. Baba olamadım… Ama yarısı olmak bile güzel bir duyguymuş.
Amcam… Sende büyük adam olunca beni hatırla olur mu? Amcam varmış beni çok severmiş çok gezdirmiş beni kollarının arasında de… Ben duyarım seni… Kimseyi üzme, kimsenin kalbini kırma. Kimsenin duygularıyla oynama… Ya da oyna bilmiyorum. Sen daha iyisini bilirsin. Ama hevesini hiç kursağında bırakma. Çok zor çünkü bu şekilde yaşamak. Seni çok seviyorum amcam…
Seni çok seviyorum ANNEM…
Bir de…
Seni çok seviyorum SEVDİĞİM…
Hiç birinizi küçük harflerle sevmedim. Haklarınızı helal edin. Artık fazla geliyorum bu bedene… Yaşattığım üzüntüler için hepinizden ayrı ayrı özür diliyor, kocaman sarılıyorum