Sessizlik…
Sıcak… Boğucu bir sıcak…
Sanki göz kapaklarımı delip geçmek ve beynimi kızartmak istiyor güneş ışınları. Yüzüme yüzüme vuruyor, biraz hırçın biraz öfkeli .
İnsanlar… İnsanlar var orada, burada, belki rüyamda, belki bir anlık bir göz yanılsamasında, belki pencerenin ardında… Belki uzun zamandır görmediğim biri, belki tozlu sayfalardan çıkageldi bir adam, belki özlemini derinden hissettiğim bir dost, belki sayısız düşman, sesler, sözler, sözcükler… insanlar vardı orada. Yeni kalkmış olmamın verdiği bir sersemlik, gözlerimin odaklanacak bir şey bulamaması, her şeyin buğulu olması, havada omzundan asılı durduğuna inandığım ceketim, az ötedeki kestane rengi sehpa, kenar hatlarını net göremediğim bir dolap… Açık konuşmak gerekirse burada hiçbir şey net değil -burası benim krallığım– ama insanlar vardı orada. Bazıları benim için değerli, bazıları ben farkına bile varmadan girmiş içeri ve yer edinmiş orada, bazıları beni ben yapmış, beni ötekinden berikinden farklı yapmış, yeri gelmiş bana öğütler vermiş, elimden tutmuş, yüklerimi paylaşmış, dertlerimi sırtlamış hiç gocunmadan -ah o canım insanlar- ve yanlışlıkla hayatıma giren birileri, çıkışı bulamayanlar, benle birlikte sıkışıp kalanlar, hatalarım, keşkelerim olan insanlar ve bir de aslında orada olmayan sadece benim varlığına inandığım insanlar…
İnsanlar, sokaklar, şehirler, sofralar, masalar, sandalyeler, banklar, vitrinler, sokak satıcıları, umut tacirleri, öfkeliler, büyük adamlar, kendinden büyük davası olanlar, kibirliler -bakışları sizi delip geçer- umutsuzlar, yıkıklar, yıkıntılar, harap olmuşlar, düşmüşler, ayyaşlar, yolunu şaşırmışlar, ha ne diyordum insanlar.. Hepsi, herkes orada. Sanki dünya tarihinde yer edinmiş, var olmuş ve var olacak herkes içimde bir yerde. Sanki arşınlıyorlar arsızca koridorlarımı, tüketiyorlar ikramlarımı, kimi hırçın, kimi üzgün, kimi gayesiz, kimi sadece var. Sonsuzlar taşıyorum içimde. Evet, sonsuzlar beni korkutmuyor ama çok kalabalık, çok dar burası, nefes alamıyorum, kımıldayamıyorum, yer açamıyorum kendime, tedirginim, üzerimde bitmez bir basıklık var. Biri gelse keşke diyorum, biri duysa beni, açılın biraz dese, kalabalığı yarmaya çalışsa, açsa camı pencereyi, bana nefes aldırsa. Evet yanlış anlamadınız içimde herkes var ama ben birinin gelmesine muhtacım..
Sıcak diyordum değil mi? Çok sıcak..
İnsanlar vardır, çekimlerine girersiniz istemeden, kapılırsınız bir şekilde, bazen bir duruşa, bazen bir bakışa çoğu zaman ince bir gülümsemeye. Sizi ona iten görünmez bir güç olduğunu düşünürsünüz. Mucizelere, ufak çaplı tesadüflere, arayışlara, aldanışlara, inceliklere, inançlara yer verirsiniz hayatınızda. En ufak şeyden bir anlam çıkarmaya çalışırsınız, evren sürekli size mesaj gönderir hali hazırda. O insanlar çoğu zaman sadece bir amaç değil bir inanıştır sizin için. Çoğu zaman sert gerçekleriyle burun buruna olduğunuz bu dünyada toz pembe hayallerdir. İnanmaya hazırsınızdır her şeye, kainatın sonsuzluğuna, uçlara, ufuklara, çizgilere, karalamalara, benliğinize… Bir anınız bir anınıza tutmaz genelde. Zaten bir anınız hiçbir anınızı tutmaz. Geleceğin peşinde koşturup dururken, geçmişten kaçarken genelde unutursunuz bu anı. Bugününüz, bu anınız o kadar önemli bir gerçek ki aslında, anların kıymetini daha iyi bilmenize yardımcı olacak biri karşınıza çıkınca fark edersiniz. O olsun ya da olmasın, insanlar gelsin ya da gelmesin, mutlu veya mutsuz olmanız bir şeyi değiştirmez, bu an bir daha sizin elinize geçmeyecektir.
Bazılarımız; anlarını iyi değerlendiremez. Umutsuzdur, durgundur, beklentisi kalmamıştır belki, düşmekten yorulmuş, son çıkışı kaçırmış, süregelen bir kayıtsızlığa kapılmış veya zamanı boşa harcasam ne olacak ki nasıl olsa devamı gelir bunun diye düşünen. Bazılarımı vardır; dünyayı kurtarmak isterler, davaları, kendi koydukları kuralları, kendi hükümleri, kendi yargıları vardır, her şeyi düzeltmek isterler, bütün yanlışları, yalanları, ihlalleri, hataları ortadan kaldırmalıdırlar onlar. Dediğim bazıları dava adamıdır -nasıl olsa bugünkü hayat koşullarımızı kendinden büyük davası olanlara borçluyuz- onlar için idealleri her şeyden önce gelir. Bazıları düşünürlerdendir, ki bu genelde derin bir hüsranla geçen bir hayat ifade eder çoğu kez. Bazılarının dünyayı görüş şekli, ifade edişi farklıdır, çizgileri vardır, kağıtları, kalemleri, boyaları…
İster dünyayı kurtarmaya çalışın, ister uyuklayarak gezin fark etmez, zaman sizin kimliğinize aldırış etmez, sadece ilerler. Telafisi olmayan şeyler vardır hayatta -ki başı zaman çeker- kalp kırmak mesela ya da adam öldürmek. Sonuçlarını hiç düşünmediğimiz oyunlarımız, bencilliklerimiz, hırsımız, kibrimiz, dogmalarımız ve kendi yarattığımız tanrılar… Sadece var olmamız gereken bir dünya için çoğu zaman ağırdır heybemizdekiler, doğru şekilde taşımak zordur…
Ne diyordum, evet sıcak. Bunaldım iyice.