İnsanın Hayatına KarışMA!

KARIŞIYORUZ/KARIŞTIRIYORUZ:

İnsanların yaşantımıza müdahale etmesine bazen önayak oluyoruz, hatamızın önünü arkasını düşünmeyerek, rezil olmuyoruz belki ama bir nutuk şelalesi ile karşı karşıya kalıp bolca hakaret duyuyoruz arada.

Biz de kimi zaman müdahale ediyor, sevdiğimiz üzülmesin istiyoruz.

Ama üzülmeli, üzülmeli ki gelişmeli, gelişmeli ki insanlar tarafından kullanılmamalı, kimseyi de kullanacak kişilikte olmamalı. Düzgünce onlarla iletişim kurmalı ve derdimizi, anlayacağı üslupla ona aktarmalıyız.

Yoksa anlamaz, anlayamaz, anlaması teklif dahi edilemez.

İnsanların hayatına minimum düzeyde karışalım ve bunlar yalnızca onların iyiliği adına atılan, bataklıktan çıkaran cinste adımlar olsun.

BİZE NE Kİ DEMEK NE DE ÖNEMLİ ASLINDA:

İnsanların hayatına bazen istemsizce, alakasız anlarda etki etme girişimleri yaptığımız oluyor.

Bu girişimler kimi insanların ihtiyacı olan tavsiyeleri doğururken, kimi insanları da doğrudan bizden soğutmakta.

Ki işin can sıkıcı tarafı da kimi soğutup kime iyi geldiğini de anlamak pek basit olmuyor.

Çünkü bazı “Çok teşekkür ederim tavsiyen için” ler sahte iken, bazı “Bunu ben de biliyordum, söylemene gerek yoktu!” lar doğru olmayabiliyor.

Arkadaşımız bize teşekkür ederken, içten içe “çok bilmiş” olduğumuzu düşünüyor olabileceği gibi aynı zamanda sinirli olduğu bir anda söyleyeceği ters bir cümle ile de kalbimizi kolaylıkla kırabilir, kırdıktan sonra da “Aslında çok doğru söylüyor lan” hissiyle yalnız başına kalabilir.

Bunu düşünebilmek önemli, bunu hissedebilmek ve ona göre bir tavır sergilemek çok önemli.

Ama biz insanız, her ne kadar zekiyiz diyelim, bir yerden sonra bazı ince detayları atlayabiliyoruz.

Bu atladığımız ince detaylar ise bize ufak tartışmalar veyahut küsmeler olarak geri dönüş yapabiliyor.

Böyle durumlarda “Bize ne abi onun hayatından, yaşasın görsün hanya’yı Konya’yı” diyen insan, kartları en kapalı ve en garantici şekilde oynayan bir iskambil düellocusudur.

Sırtı çok fazla yere gelmez, insanların hayatlarına pek ilişmez, kendi halinde takılır.

LÜTFEN TOKSİKLEŞMEYİN:

Bakın, sevgiliniz bir kızsa, çevresinde erkekler olacak, sevgiliniz bir erkekse, çevresinde kızlar bulunacak. Bundan kaçış yok sevgili okurlar, istediğiniz kadar kıskanın, kısıtlayın, trip atın, hiçbir şekilde kaçış yok.

İlla ki bir yerden sonra sizi dinlemeyecekler çünkü hayatın kanunu bu, insan insanla konuşmak için vardır. Bu da güven köprüsünü zedeliyor.

İlişkilerde, güven sorunu oldum olası var ve olmaya da devam edecek özellikle lise ve üniversite çağlarında, zira okul/kampüs içlerinde onlarca öğrenci var, e illaki bizden daha yakışıklı, daha güzel olanlar da olabiliyor, bu durum da bize bir tehdit mi oluşturuyor efendim?

Hayır! Oluşturmuyor! Bu çok net hatta!

Eğer sevdiğiniz insana güvenmiyorsanız, neden bir ilişkiye başladınız ki?

Aslında cevabı basit, güveniyorsunuz ona, adınız gibi eminsiniz, ancak kendi içinizdeki vesveselere uyup, içerisinde onun yer ettiği kalbinize bir başkasını alacağınızı da biliyorsunuz, çünkü siz onun aksine insanlardan daha çabuk etkileniyorsunuz. Belki de her etkilendiğiniz insan için biraz daha kıskanç bir kişiliğe bürünüyorsunuz?

Ve bu yüzden de partnerinizi, tıpkı kendiniz gibi sadakatsiz sanıp, onu kıskanıyorsunuz.

Bakın, benim burada söylediklerim yanlış anlaşılmasın sakın, her kıskanan sadakatsiz değil, kıskanmanın bir gelişi, bir duruşu vardır ve o sayede hissedilir bir insanın bir başkasına çekilip çekilmediği ki ayrıca bazı kıskanmalar, oldukça masumane kıskanmalardır.

Mesela arkadaşınızı, kankanızı kıskanmak.

Nesil hızlı ilerliyor ve insan, başka bir insan ile aniden tanışıp hemencecik samimi olabiliyor, bu samimiyet sürecinden hemen sonra ise doğrudan bir kıskançlık, bir müdahale, bir daraltma, eski bir arkadaşımızla, yalnızca arkadaşken bile, bize uğrayabiliyor maalesef ki.

Evet, bazı insanlar yakın arkadaşlarını, farklı arkadaşlarından kıskanıp onlarla arasına mesafe koyması gerektiğini söyleyebiliyorlar arkadaşlarına.

Bu çok saçma, herkes, herkes ile arkadaş olabilir, buna müdahale etmek bize düşmüyor, toksik olmamak, olması gerektiği gibi karşılamak gerek böyle durumları ve ayriyeten arkadaşımıza “Bu çocukla konuşmanı istemiyorum” demekten ziyade o kişinin bulunduğu ortama gelmeyerek tavrımızı belli edebiliriz.

Gerçi ben onu da tavsiye etmiyorum, neticede bir insanı arada bırakmak doğru değil ama işte bazı durumlarda da insanın elinde değil. Onun iyiliğini düşünüp, kendi istediğinizi oldurmak istiyorsunuz.

O zaman müdahale edebileceğiniz yerlerde edin derim.

Bu yerleri nasıl buluruz diye soruyorsanız eğer, şu şekilde izah edeyim size;

YERİ GELDİĞİNDE MÜDAHALE ŞART TABİ:

Arkadaşınızın, bir grup insan tarafından paso kullanıldığını, hem maddi hem manevi açıdan sömürüldüğünü, bir ortamda sürekli ama sürekli laf sokulan kişi olduğu için kendisinin o ortamlarda istendiğini düşünüyor, görüyor, özellikle biliyorsanız eğer, kurtarma takımlarını hazırlayıp dalışa geçin daha da geç olmadan!

Çünkü arkadaşınız, hayatının dersini almak üzere, kalbi değil kırılmak, un ufak olmak üzere!

“Yapamam, engelleyemem” demeden önce bu satırlarda size bir tokat vurduğumu hissedin ve kaldığınız yerden onun aklına girip, iyi tarafa çekmeye devam edin, vazgeçmeyin sakın, görmüşsünüz arkadaşınızın hor kullanıldığını.

Tamam, saf mı saf arkadaşınız bu çabanızı fark ettiğinde önce size gelip “Arkadaşlarımı seviyorum ve sen beni onlardan ayırmak istiyorsun” diye serzenişte bulunup, onu kıskandığınızı söyleyip, sizi belki de kurtlar sofrasına atacaklar.

2 seçeneğiniz var.

Siz O kurtlar sofrasında yem olana kadar, arkadaşınız için savaşmak.

Veya

Sofrada kurtlar sizi afiyetle yedikten sonra arkadaşınızla kürdan niyetine oynadıklarını seyretmek.

Evet, sizi yerler ama size koymaz, arkadaşınızı harcarlar, o zamanda vicdan azabının en büyüklerinden birini çektirirler insana.

Tadında müdahaleler ve bolca kalp kırıcı dost sözü eşliğinde -bazı yolları bozmadan düzeltemezsiniz sonuçta- arkadaşınızı bir yıkımdan kurtarabilirsiniz.

Bu yolda tek uyarım var fedakar dostlara, o da arkadaşınızın sizi dinleme ihtimalinin, neredeyse hiç olmadığını düşünerek ama onu ikna etmenizin gerekliliğinin %2000 olduğuna kendinizi inandırıp, sıkı bir pres ile arkadaşınızın bu maçı kazanmasına, önümüzdeki maçlara ise daha dikkatli çıkmasına yardım edin.

Yani özetle; gerekirse sıkın onları, boğun, kırın, yoksa başkaları bunu zevkle yapacak, yaptığında da bütün yıkımı ardında bırakma işi, bitkin arkadaşınız ile size kalacak.

TANIMAYA DA GEREK YOK ARTIK:

Sosyal medyalarda herkese açık profiller var, çoğumuzun apartmanında da komşuları var.

Hepimiz biliyoruz ki her profili tanımak ve her komşuyla kaynaşmak elde değil doğal olarak. Sonuçta her geçen gün nüfus artışı yaşayan ve hiç de ufak sayılamayacak kalabalıkta bir ülkemiz var.

Ama bazı komşularımız, bize istedikleri gibi karışabiliyor. Kimi sosyal medya hesaplarından, saçma sapan tavsiyeler gelebiliyor.

Alakasız insanlar, gönderimiz hakkında yorum yapabiliyor ve hatta bizi şikayet bile edebiliyor.

Siz sokakta gördüğünüz çocuğun tişörtünü beğenmeyip içinize atmış olsanız bile, o çocuğun hemen 5 dakika sonra karşılaşacağı bir amcanın “O ne oğlum gavurca yazı yazıyor” diye eleştirmesi çok olası.

O yüzden biz yapmadık, yapmıyoruz diye, bir başkasının da yapmayacağını düşünmek, aşırı saçma bir düşünce balonundan ibaret ve zihninizde gereksizce yer ediyor bilginiz olsun. Patlatın o balonu.

Neticede herkes bizim gibi olacak diye bir kural yok bilakis kimse olmasın zaten kimse gibi, o benzeme boşluğumuzu bir adet ömürlük kanka ve bir de ruh eşi dolduracak sonuçta, er ya da geç.

Hayat bu, sevmek değil, anlaşmaktır aslolan.

Sevdiğin biriyle anlaşacaksın diye bir kural yok lakin anlaştığın birini çabucak sevebilirsin.

KARIŞMAYIN BİZE NE:

Derste kurulan bir cümleye bile müdahale eden, o cümle uğruna kavga çıkaran insanlar tanıdım, karışmayın abi, bize ne!

Hepimiz insanız ve çuval dolusu hata yapacağız hayatta. Bırakın o kişi de hata yaparak öğrensin.

Evet bazı huylarını törpülemek adına onunla konuşabilirsiniz, ancak o kişiyle sadece konuşmak yetmez o huyunu törpülemesine ki insan düşüncelerini nasıl değiştiririz diye bir yazı da yazacağım yakında, buradan da ona sell out yapmış olayım.

Konuşmak, onun üstüne titremekten daha faydalı olur inanın.

Bırakın istediğini yapsın, bir ara sohbet esnasında araya sıkıştırıp “Ya Atakan sen o gün böyle demiştin ama aslında o cümle konuyla alakasızdı biliyor musun” diyebilir, konuyu tatlıya bağlayabilirsiniz.

Çünkü gerek yok, sınıf gibi ortamları germeye asla gerek yok.

Tabi bazı insanlar, sizi asla dinlemez, kendilerine karışılmasını istemezler.

Ne diyeyim, hep var öyle insanlar, toplumun en alt tabakalarında seyir etmelerine şaşmamalı.

Karışmamak en güzeli, bırakın, kendi hayatı, yalnızca bir dış etken, sınıfında olan belirgin ve tanıdık bir simadan ibaretiz biz.

Bu neyin özgüveni? Neden karışmaya bu denli meraklıyız biz?

Salalım insanları lütfen, kendi hayatlarında başrol olmalarına izin verip, köşemize çekilelim. Tamam, yaptığımız bazı hamleler ve verdiğimiz bazı tavsiyeler, onların hayatını etkiliyor. Ama insana en iyi tavsiyeyi yine insanın kendisi veriyor, bu gerçeği unutup en mükemmeli kendimiz sanıyoruz.

Sanmayalım, milyarlık bir gezegende sadece pirinç tanesi kadar organizmalarız ve ölümümüz ufacık bir bıçak darbesine bakar, hatırlayalım.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Yeni Düzen
Sonraki
Başka bişey dilesene kız!

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.