Saat tiktaklıyor, süren geçiyor ve seçimin ne yönde olacak? Günler sayılı bu yüzden bir an önce harekete geç ve unutma: sen döngüde kalan geçmişin değilsin.
Çağımızın keşmekeşliğinde çevremizi dikkatle incelediğimizde görüyoruz ki etrafımızda, toplumun standartlarından sıyrılamamış ve hayatını tekdüze şartlar ve koşullar altında kurmaya çalışan ya da kurduğunu zanneden insanlarla dolu. İnsan, kendi hayatını paylaşacağı bireyle kuracağı bağı ne yazık ki paylaşamadan bölmeye çalışan planlar yaparak heba edebiliyor. Yaşamındaki yerini, hazırlamış olan çeyiz listesini almakla görevlendiren harcanmış bir hayat yaşamaya değer midir? Acaba bizler sistemin altında eziliyor muyuz yoksa aslında bu sistemi seçen ve hatta oluşturan yine bizler kendimizi ezilmeye mahkûm mu kılıyoruz ? Bu soruların cevabı aslında kendi benliğinize kattığınız vasfa ve hayat amacınıza bağlı. Kendinizi maddi manevi özgürlüğünden uzak huzursuz ve en önemlisi sevgisiz, sırf mobilya renginden ötürü tartışılan, borç bataklığına düşüp bir süre mutlu yaşadığını zanneden ama özünde mutlu olamayan mutsuz aile tablosunun içinde mi görüyorsunuz yoksa ne istediğini bilen, ihtiyacından fazlasını kendine dert edinmeyen, sevgiyle ve saygıyla maneviyat dolu mutlu bir aile tablosun da mı ? Gösterişin had safhada olduğu bu devirde sadelikten yana olmak bir seçim değil varoluştur.
Kitap okumayı, bilgilenmeyi kendine uğraş edinmeyen ve kendini yetiştirmeyen bir birey evlenince çocuk yetiştirmeye çalışıyor. Daha evlenmeden saadet süremeyen çiftler, çocuk yapmayı mârifet sanıyor. Hiç düşünülmeden hayata getirilen ve harap olmaya mahkûm edilen çocuklar, ileriye dönük seçimlerinde hüsrana uğruyor. Ve bu döngü hadsizce durmaksızın dönüp başa sarıyor. Çiftler, birbirlerinin istek ve arzularını bilmeden ve dahası birbirlerini tanımadan doğru diye tanımladıkları kararla, daha bir yuva kurmadan o yuvayı dağıtacak etkenleri doğuran ortama kendini hazırlıyor. Aslında hepsi bizim seçimimiz. Bu döngüyü değiştirmekte görevimiz. Kader deyip geçmemeli ! Bir noktada kader, insanın kendi çaba ve gayretine bağlıdır. İnsan, hayattaki seçimleriyle saadetine yahut felaketine doğru yürür. Aile kavramını anlamayı dert edinmeyen sırf evlenme çağı geldiği için veya kendi istek ve duygularına karşılık düşünülmeden verilen kararla bir yuvayı kurmaya çalışmak ahmaklıktır.
İlber Ortaylı’nın dediği gibi:
“Yazılı kültürün, okumaya dayanan eğitimin verilemediği bir toplumda hiç kimse, bilgisayarların ve video kasetlerin mucizeler yaratmasını beklemesin. Bu, çürük temele gökdelen dikmeye benzer.”
Birikimi kitap olanın, kazancı bilgi olur.
Amacı eğitici ve öğretici bir anne ve baba olanın, dünyaya getirdiği ‘insan’ olur.
Yetiştirilen ve kendini yetiştiren bir insan ise, toplumun aydınlık tohumu olur.
Ve biliriz ki tohumlar yetiştikçe filizlenir ve çoğalır.
Güzelleştiren ve güzelleşebilenlere selam olsun.