Öfke herkesin en zayıf noktası, aynı zaman da en güçlü yanıdır. Eğer, öfkeni kontrol altına almayı başarabilirsen, sen gücünü nasıl kullanacağını öğrenmişsindir. Ya kontrol edemezsen, işte en zayıf noktan haline gelir ve seni hiç olmayacağın bir insana dönüştürür.
Sırf insanlar bana böyle desin , beni böyle sansınlar diye, içimde durdukça bana zarar veren öfkemi, içimde saklamam. Ama öğrenmem gereken çok önemli birşey var. Bana zarar veren bu öfkemi dışa vururken, kendimi kaybetmemem. En akıllıca birşey yapıp, sakin kalıp, öfkemi dışa vurmam lazım, çünkü beni kızdıranlar zaten kendimi kaybetmemi bekliyorlar. Onlara bekledikleri şeyi vermem ben…
Bazı insanlara hayranlıkla bakıyorum. Geçmişte ne yaşarlarsa yaşasınlar karşısındaki insana bakıp, nasılsın , diye soruyorlar. Belki de o öfke içini yiyip kemiriyor, asla belli etmiyorlar. Ama nasıl yapıyorlar, nasıl başa çıkıyorlar?
İnsan bir tek bedenden ibaret değildir. Bedenin içinde ruh yaşar. İnsanı insan yapan zaten, ruhumuzun duyduğu duygulardır. Mutluluk, sevinç, şaşkınlık, öfke vb. bizi bu duygular ve bu duygularla yaptığımız seçimler belirler. Eğer insan bu duyguları içinde yaşarsa, kendi ruhuna işkence çektirmekten başka, birşey yapmaz…Biz bu duyguları, boşuna hissetmeyiz…
Duygularını nasıl ifade edeceğin sana kalmış birşey, yalnız, çok düşün, sana ve başkalarına zarar veren şeyler yaparak duygularını ifade etme. Kime öfkeliysen ona söyle, bağır, haykır…
Cesaret de bir duygudur. Duygularını ifade etmek istiyorsan, sana asıl gereken duygu cesarettir. Cesarettir zaten hissettiğini söyleten, istediğin gibi yaşamanı sağlayan..
İşte sana söyledim. İçindeki patlamaya hazır olan duygularını dışarı çıkar, çıkar ki ne sana ne de ruhuna zarar vermesin….