Şu koronavirüs insanlığın kendisini sorgulamasına “vesile” oldu gibi. İnsanlar, türlü çeşitli biçimlerde artık kendisini, çevresini, ve doğal olarak var olduğu gezegeni sorgulamakta.
Evet, insan hayvandan ayrılan bir tür. Evet, insan düşünüyor, tasarlıyor, sorguluyor, itiraz ediyor, yaşamının anlamını “anlamaya” çabalıyor. Pekâlâ insan tüketiyor ve üretiyor. Farklı boyutlarıyla insan yaşamda var olmaya çabalıyor. Sosyal ve ekonomik ile siyasal boyutlarıyla insan, yaşama anlam katan bir varlıktır aynı zamanda.
İnsan, ihtiyaçları doğrultusunda üreten ve ürettiğini tüketen bir canlı. Nerede o ilkçağ insanının toplayıcılık ve avlayıcılık dönemi… Şimdinin modern insanı, ekiyor biçiyor, mahsulünün verimi artsın diye, tarım usullerini değiştiriyor. Sanırım, ilk dönem insanları da, yaşam içinde tekamül ettikçe çevresinde olan bitene ve beslenmeye yönelik alışkanlıklarını değiştirmiştir.
Mesela… Hayvanlar, beslenme kaynakları bağlamında insanlar kadar çeşitli alternatiflere sahip midir? İnsanlar; patates eker, domates eker, buğdayını hasat eder, ama bunları bu şekilde mi tüketir? Buradaki esas mesele “pişirmek” midir? Beslenme dünyasına istinaden, patatesini kızartır, haşlar, fırında pişirir vb. Severek yediği besinlerini daha da tatlandırmak için, çeşitli soslar ve tatlandırıcılar dener veya üretir.
İnsan, pekâlâ doğadaki en faziletli ve yaratıcı bir canlıdır. İnsan tükettiği kadar üretir de. Uçak tasarlaması, devasa boyutlardaki yüzer taşıtları inşa etmesi, bir yerden bir yere gitmek için sadece ayaklarını değil, kendi icat edip yine yaşamının merkezine koyduğu araçlarla hayatını inanılmaz bir biçimde konforize eden insanlar, bazen kendinden başka canlılara kendilerine gösterdiği saygıyı gösterememektedir.
İnsanlar yaşamlarını daha çekilir kılmak için, değişen dünya koşullarına uyum sağlayabilmek için, bilimsel faaliyetlerle uğraşırken, kısacası değişen şartları yaşamıyla ahenk içinde sürdürebilmek için çabalarken, doğaya ve diğer canlılara aynı hassasiyeti göstermez/gösteremez!
* * * *
İnsanın doğaya karşı pek uyumlu ve vicdanlı olduğunu söyleyemeyiz. Bencilce ve sınırsız ihtiyaç kombinasyonu doğrultusunda insanlar, sürekli doğayı ve hayat bulduğu çevresini ama bilinçli ama bilinçsizce tarumar etmekte. İnsanın sosyal ve siyasal bir varlık olması hasebiyle kendi menfaatleri için, kendi bencil gereksinimleri için doğayı talan etmesi, âdeta yağmalaması, bir yanıyla insanı diğer canlılardan farklılaştıran tahripkâr bir canlı yapabilmekte.
Evet… Hayvanlar için de belki bazı şiddet davranışları gösterebildiğini söyleyebiliriz. Ama, insan türü gibisi var mıdır? Yemeyeceği veya sonra beslenmek için tasarruf etmeyeceği canlıyı katleden bir canlı var mıdır? Derisini giyinmek için kullanan, tüylerini yün yapan insanlar, evet doğada diğer canlılardan akıl kapasiteleri ve yine bu yetilerini kullanabilme bakımından ayrılan bir canlıdır. Aslında, insan erdemli ve şerefli bir varlıktır. Tabii sadece insanın tahripkâr duygularından bahsetmek, insana yapılabilecek haksızlıktır. İnsanın doğayla olan ilişkisinden ve etkileşiminden bahsederken, onun, yaşamın farklı dönemlerinde karşılaştığı zorluklara binaen üretkenliğinden de bahis açmak gerekir.
Sanat eserleri yazan, çizen, üreten bir insanlıktan da bahsetmek gerekir. Kâh üzüntülerini kâh sevinçlerini kâh övünçlerini/başarılarını ve zaferlerini “ölümsüzleştiren” bir insanoğlundan da bahsetmek gerekir. İnsanlar sever, nefret eder, üzülür, hayalkırıklığına uğrar ve sonucunda bir yaşam bilgeliğine ulaşır. İnsan, aslında, hayatın sonunda damıtılmış bir kitaptır. Hayattan ve çevresinden edindiği bilgiler, öğrenimleri ve yaşamı boyunca öğrenmeye aç olmasıyla insan, nihayetinde varlığını anlamlı hâle getirebilen bir canlıdır.
Son tahlilde…
İnsan, “muhakeme” yapabilen bir canlıdır. Muhakeme, karşılaştırmalı düşünme yöntemidir. Aklı ön plana çıkarmadır. Karşılaşılan bir sorun karşısında sonuç üretmektir muhakeme. Eldeki verilerden “mantıklı sonuç” çıkarmaktır. Esasında, insanı, sadece düşünmek diğer canlılardan ayırmaz. Muhakeme etmek; insanı hayvandan esaslı bir biçimde ayıran yetenektir.Bu bağlamda, insanlar, düşünmenin yanında, yaptıkları ve ettikleri doğrultusunda muhakeme gücüne yaslanarak, daha rasyonel ve tutarlı çıkarımlar yapabilen bir sosyal siyasal varlıktır.