Bu gece incitmekten bahsedeceğim..
İncittiğim ve incindiğim için iyi bilirim bu duyguyu… Tarif edebileceğim kadar biliyorum işte…
Bugün belki istemeden belki farketmeden belki bilerek incittim birini…
Zamanı geriye alamam fakat, sesimi duysaydı eğer birkaç kelam etmek isterdim….
Ben bilmem ki sevmek ne demek…
Ağır bir hastası olmadım…
Derdi görmedim ki dermanın arayışına gireyim…
Söz işitmedim ki hakkında söz söyliyeyim…
Henüz büyümedim o kadar…
Sevmeye inanacak kadar büyümedim…
Belki bu yüzdendir şu bitmek bilmez hoyratlığım…
İnsanları kırmam, incitmem bu yüzden…
Her gelen incinerek gidiyorsa neden varım ben…?
Her söylediğim kırgınlık barındırıyorsa o halde neden konuşmaya devam ediyorum ki…?
Uzun uzun susmam gerek…
Sessizlik yakışıyordu bana…
Neden çıkardım ki onu üstümden…
Neyse yeniden giyindik işte…
Bana da bu yakışıyor ya…
Konuşmam hep ağır gelir herkese…
Belki de bu yüzden kendi kendine fazla konuşmalarım…
Sahi niye dinlemezler ki beni… Başından savmak marifet mi ki…?
Birde büyük büyük sözler sarfetmek var tabi…
Özür dilemek tamir etmez incinen yeri, düşünceyi…
Hafifletmez, affedilmeyi dilemek…
Pişmanlık, incitenindir. İncinen ne bilsin…
( Özür dilemek erdemliktir, bu iki kelimeyi söylemekten asla çekinmeyin. Ben söyledim elbet, gerisi İncittiğim insanlara kalmış. Muhakkak ki affetmenin de bir ödülü vardır. En azından ben buna inanıyorum…)