Selam gençler!
İlk yazım ve tabiki konu ilk göz ağrım Hera Tabiki dünyanın en güzel, en birinci kedisi benim kedim (Herkesin kedisi kendi dünyasının en güzel kendisidir). Neyse işte, gelelim 2013 yılına. Kendimi bildim bileli kedi, köpek, kuş, inek, güvercin gibi hayvanlarla içiçeyim. Dolayısıyla bir evcil hayvan sahiplenmek kaçınılmaz olacaktı amaaa hiç hazır hissetmediğim bir dönemde çat kapı gelmesi durumu biraz hızlandırdı.
O gün olacaklardan bir haber yatılı misafir kuzenim ve bir arkadaşımla birlikte Kızılay’da dolaşırken petshopa girelim dedik. Amaç tamamen bakıp çıkmak. En azından benim öyleydi ama kuzenimin niyet bozukmuş. Kabinde 3 tane siyam kedisi, çıkmak için can atıyorlar, benim sinirlerim bozulmuş halde çalışanlara sövüyorum falan. Bir taraftan kuzenim sanki 2 kedisi yokmuş gibi tutturdu siyam istiyorum diye. Hayır yani, diyelim aldın İstanbul’a nasıl götüreceksin. Alırdın almazdın derken baktım duracak gibi değil ‘alamazsın kardeşim ev benim evim değil mi, giremezsin kediyle’ diye çirkefleştim. Arkadaşım da sanıyor ki para yok diye karşı çıkıyorum. Tamam para zaten yok da bu kabinden kurtarmak değil arz taleple yeni bir kedinin kabine girmesine vesile olmak sorunsalı. Yoğun kavgalar sonucu petshoptan çıktık ama tabi ben patavatsızlıkta ayarı tutturamayınca yallah dedim evine. Yüzsüz değil ya, o gece çıktı gitti İstanbul’a.
Nerden bilebilirdim o kavganın bana melek gibi bir çocuk vereceğini. Ertesi gün akşam olmuş 21.00,ev misafir kaynıyor. Misafir dediysem amca yenge işte. Telefonum çaldı, petshopta yanımda olan arkadaş. Bir heyecanla ‘Ezgi koş aşağı in, çok acil! .’
Allahım inşallah bu yazıyı okumaz o arkadaş ama okursa da şimdiden kusura baksın, gece gece nerden çıktı bu anasını satayım bi kurtulamadım dedim. Binbir yalan indim aşağı, arabanın kapısını açmamla ön koltukta melek gibi uyuyan bir bebek siyam. Lütfen düşündüğüm şeyi yapmış olma dememle kuzeninle aranız bozulmasın diye sahiplendim dedi. Kuzenim basıp gitmiş, salak çocuk iş arkadaşına benim için kefil olup yavrular dan birini almış, ben gram kedi bakacak sorumluluk hissetmiyorum, ailemin zaten haberi yok bu da gelmiş geri götüremem diyor.
Bu sırada da kedi kucağımda, uyanmak nedir bilmiyor. Kesinlikle olmaz, istemiyorum diye ben ciyak ciyak bağırırken gözlerini açıp bana bakmaz mı! Allahım dedim bu ne! Gökyüzü mavisi gözler, muhteşem bir masumluk,aşık oldum resmen. Anlaşıldı eve götüreceğim götürmesine de annem ikimizi de postalar çünkü kadının fobisi var.
Meğer o fobi, o gözleri görene kadarmış. Önce güzel bir azarımı işittim, sülalemde kulağı çınlamayan kalmadı, taa ki gözlerini anneme dikene kadar.
Bir bakış ve annemin şu cümlesi tüm hayatımı değiştirdi. ‘Gözleri babamın gözlerine benziyor, kalsın bari.’ Cümle duygusal bir cümle de kediye Ahmet (dedem) diye seslenmeye başlayınca insan duygulanamıyor. Hatta erkek olmasına rağmen annesinin ismine alışan, bu yüzden ismi Hera olarak kalmak zorunda olan bir kediden bahsediyorken ciddi hiç bir şey konuşulmuyor.
Şimdi öyle böyle koca 7 yıl geçti. 7 yıldır sol koluma sarılıp yatan, bana sorumluluğu öğreten, yokluğuyla korkutan bir canlıya annelik yapıyorum. Hala manyak gibi her gece üstünü örtüp nefesini kontrol ediyorum. Hayır bu hastalık değil, bu çok farklı bir his. Sanırım beni sadece kedi anneleri anlar.
Herayı getiren arkadaşa ne oldu derseniz, zaten gıcık oluyordum, görüşmüyorum.