Ondokuz kasım gecesi, ayın kendi ışığını yüzüne parlattığı sırada genç kız sokakta yürümekteydi. Öylesine boş vermişlik hissi içindeydi ki, adeta kendini yerden yere vurma hissi nükte ediyordu. Rüzgarda hafifçe sallanan üzerindeki uçuş uçuş beyaz elbisesinin eteklerini çekiştirdi ve bu giysiyi giydiği için pişman oldu. Aslında şu anlık yapabileceği bir şey yoktu fakat böyle olmamasını diledi. Derince bir iç çekiş ile tekrardan yürümeye koyuldu. O sırada karşıdan gelen bir Beyefendi ile göz göze geldi. Beyefendinin aklından geçenler, yüzüne vurmuştu. Gerçek aşkını arıyordu, ve asla bulamayacağına inanıyordu… Yanılmıştı. İlk görüşte tanıdı o simayı… Bu çileli hayat yolculuğunda, kendine eş olabilecek kişiyi bulduğunu düşünüyordu…
İlk görüşte bile böyle çetin duygularla karşılaşması onu bir hayli korkutmuştu, fakat yine de o duruluğu, yüzündeki gülümsemesini unutamıyordu…
Evet, ona gülümsemişti. Akıl almaz bir olay yaşadığını zannediyordu, fakat gülümsemesi bile böyle duygular yaşamasını sağlıyorsa, diğer olacak şeyleri düşünemiyordu…
Evet, onda gelecek görüyordu. Bu kadar kesin düşünmesi, onu umutlandırıyordu.
Fakat, gerçekti.