İlk Adam, Albert Camus

…İçindeki bu karanlıkta, şu aç ateşlilik, benliğinde hep yaşamış olan, varlığını bugün bile el değmemiş durumda koruyan şu yaşama çılgınlığı doğmaktaydı,

yalnız_yeniden bulduğu ailesinin ortasında ve çocukluğunun görüntülerinin karşısında_ gençlik çağının geçip gittiği düşüncesini, bu birdenbire korkunç görünen düşünceyi daha bir acılaştırıyordu, tıpkı şu sevdiği kadın gibi, ya evet, tüm yüreğiyle, hem de tüm bedeniyle, büyük bir aşkla sevmişti onu, evet, istek görkemliydi onunla, ergi dakikasında dünya dilsiz bir çığlıkla benliğinden çekildiği zaman yakıcı düzenini yeniden bulurdu, onu güzelliği nedeniyle, bir de kendisine hala genç olduğunu söylemelerini istemediğinden, genç kalmak, her zaman genç kalmak istediğinden ve, o anda bile geçmekte olduğunu bilmesine karşın, zamanın geçebileceğini yadsımasına yol açan şu cömert ve umutsuz yaşama çılgınlığı nedeniyle sevmişti;

bir gün, gülerek, ona gençliğinin geçtiğini, günlerin akşama döndüğünü söylediği zaman, hıçkırmaya başlamıştı.

‘yok, hayır, hayır, aşkı öyle seviyorum ki, ‘ demişti gözyaşları içinde, nice açılardan akıllı ve üstünde, belki de gerçekten akıllı ve üstün olduğu için dünyayı bu biçimiyle yadsımaktaydı…

kaçmak, hiç kimsenin yaşlanmayacağı, ölmeyeceği, güzelliğin ölümsüz, yaşamın her zaman yabanıl ve parıl parıl olacağı bir ülkeye, var olmayan bir ülkeye kaçma istiyordu;

dönüşte kollarında ağlıyor ve kendisi onu umutsuzca seviyordu…yani annesini ‘

emrah-erdogan
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İstanbul Boğazının Hikayesi
Sonraki
En Büyük Fantezim

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.