Hoşlandığımız kişilerden daha kolay etkileniriz.
Yani biri bizden hoşlanıyorsa eğer, karşı tarafı ikna etmemiz biraz daha kolaylaşacaktır.
Ya da tam tersi. Biz karşı taraftan hoşlanıyorsak ve karşı tarafta bunu farkındaysa eğer – ve manipülatif bir tarafı varsa bizi çok rahat ikna edecektir.
Güzel kişilere yetenekli, varlıklı, iyi kalpli, zeki gibi anlamlar yükleriz.
Onun böyle olduğunu düşünürüz.
Ben dış görünüşe önem vermem derken bile yüzüne söylersin insanın acaba konu altın oranda mı gizli?
Tüm evrenin sırrı. Matematik.
Kendimize benzeyen kişilerden hoşlanırız.
Bazı kıstaslarımız vardır. Hiç görmediğin bir yüzden nasıl etkilene bilirsin ?
Söyle düşünelim. Geçmişte, lise yıllarında çok sevdiğin bir arkadaşın ya da daha yakın olduğun biri vardı. 5 yıl sonra farklı bir şehirde sanki onun kopyasıyla karşılaştın. Aynı duyguları ona yükleyeceksin. Biraz işin piyango tarafı var tabi ama gerçekte bu durum böyledir.
Yüzünü bir yerden hatırlıyorum hehehe halbuki daha önce görmedim. Biliyorum. Beyindeki hafıza eşleşmesi başarıyla tamamlandı demek ki.
Kategorize etmek gerekirse;
Düşünsel: Yani fikirlerin uyum sağladı insanlar birbiriyle daha iyi anlaşırlar.
Yaşam Biçimi: Aynı şeyleri yapmak isteyen kişiler, mesela sabah koşusu, aynı müzikler, aynı oyunlar. Bu varsayım yaptığımız iki kişiyi bir araya getirecek.
Kişisel Özellik ve Aile geçmişi.
Peki, bir insanı nasıl tanıyabiliriz?
Konuşmasalar bile her insan mesaj taşır. Giydiği kıyafetler, mimklerinin durumu,üzgün mü mutlu mu yorgun mu, nasıl bir gün geçirdiği hakkında fikir verebilir, odaklandığı şeyler, o an ne yapıyor? gülüyor mu, bir şeyle mi uğraşıyor, müsait mi, çok mı dalgın? Konuşma şekli pek çok şeyi ifade eder, ses tonu, vurgusu, hareketleri. Her biri mesaj taşır. Doğru analiz, doğru sonuçlar çıkartacaktır.
Ortak amaç için çalışan kişiler birbirlerinden hoşlanma tutumu geliştirir.
Bir nevi takım işi olmalı. Aynı yeri paylaşma, iş birliği yapma.. Sonuç olarak, aynı yerde olan kişiler mutlaka birbirleriyle temas için de olurlar. Birbirlerine hiç işi düşmese bile. Aynı ortamdaki kişiler bir şekilde birbirlerini tanıma eğilimi göstereceklerdir.
İnsanlar kendilerine yapılan iyiliği iade etmek isterler. Ya da kendisine verileni.
Borçlu hisseder. Borçlu hissetmesini sağla. İkna tekniği burada nasıl kullanılır?
Birine bir iyilik yaptınız. Başka bir zaman ona bir şey teklif ettiğiniz de kabul etme ihtimali artacaktır. Yani Evet deme ihtimali artacaktır.
Örneğin birinden bir dal sigara istediniz o da verdi. Tereddüt etmeden. Sonraki gün size aynı soruyu yöneltti. Sigaran var mı? Ve sizde kabul ettiniz. Bu bir karşılık yaratma ve almadır. Bu iki kişinin birbiriyle olan işi tam olarak burada bitti.
İlerleyen dönemlerde kullanacağımız bir karaktere karşılık yaratmalıyız.
Ona bir iyilik yap. Ve karşılıgında aynı iyiliği geri almak amacında olmamaya gayret et. Hedef karakterimiz güçlüyse, onunla kaynaşman gerekiyordur. Bir kahve teklifi yap ve Evet demesini sağla.
Ya da ilk teklifinin red alacağı bir şey iste. Hayır demesini sağla. Sonra asıl isteğini yönelt. Makul olanı. Eeğr kabul etmezse suçluluk duyacağı makul ve asıl isteğini söyle. Muhtemelen evet diyecektir.
Potansiyel kayıp fikri insanın kararlarını etkiler. Kıtlık prensibi.
Az kaldı, son 2 tane, sınırlı sayıda, size özel ama siz bilirsiniz. SADECE SİZE ÖZEL! Hass..
Çok satan bir ürün aldınız mı? Evet ben aldım. Yorumlara bakılırsa insanlarda çok fazla talep göstermiş.
Kahkaha efektlerine güler misin? Evet, böyle daha iyi oldu.
Topluma ters gelen şeyleri yapmak istemeyiz. Daha az yanlış yaparız eğer topluma uyarsak.
Yani eğer toplum sessiz kalırsa. İnsanlar “hey bakın burada , bu olayda sessiz kalınması gerekiyormuş diyeceklerdir.
Bu bir kilit. İşte aradığınız kilit. Bunu açmak için sesini çok iyi duyurman gerekir.
Kulakları patlayıncaya kadar.
Eğer toplumda bir korku psikolojisi varsa işte bu tıpkı bir virüs gibidir.
Kendimizi fark ettiğimiz de ikna psikolojisinden daha iyi işler çıkartacağımıza eminim. Bu da farkındalıktan geçiyor ve süreklilikten tabi ki.
Ben ön yargılı değilim diyen herkes yalan söyler. Üzgünüm. Hepimiz düşüncelerimizle beraber ön yargılıyızdır. Örneğin okula yeni bir kız geldi. 2 ucube bu kızın kıyafetlerine bakarak biri punk diğeri metalci oldugunu söylüyor. Öyleyse ya da değilse bile her ikisi de ortaya bir yargı sunmuş oldu. Olay bu.
Başkalarının nasıl gördüğünü, neye inandığını ve hangi tepkileri verdiğini belirleyen aslında bizleriz.