İKİNCİ ELİN YERİ HEP AYRI:
İnsan kendini alıştırdıktan sonra ikinci el alışverişlerden kopamıyor, bide o eşyaların bir zamanlar bir başkasına ait olduğu düşüncesi akla gelince, alınan ürünün kişideki değeri bir hayli artıyor.
Zaman zaman “Ona iyi bak, gerçekten benim için çok önemli” gibi hoş, Hollywood filmlerinden fırlama klişe anlar yaşanabiliyor.
Aynı şekilde biz de bir eşyamıza veda ederken onunla yeni sahibi gelmeden önce sessizce vedalaşıyoruz. Aklıma geliyor da bunca zaman bir sürü eşyamı ikinci el sitelerinde sattım, ilk başlarda ciddi manada duygulanıyorken insan zaman geçtikçe veda etmeyi bir alışkanlık haline getirdiğinden midir bilinmez ama ben alışıyor, kolayca ufak bir veda sekansı bile gerçekleştirmeden yeni sahibine teslim ettim çoğu eşyamı. Bunun manevi değerle de alakası olduğunu düşünmekteyim, halen daha bazı eşyalarıma veda edemiyor, değil satmak, o niyetle uygulamayı açmaya bile yeltenemiyorum.
Bu yüzden insanlarda ikinci el alış ve verişlerin -özellikle verişlerin- yeri çok ayrı oluyor.
Biri çok istediği bir cekete sahip olurken öbürü sevgilisiyle, belki eşiyle olan ilk buluşmadaki montuna veda edebiliyor.
Ya da çoğu zaman ürün beklentimizin altında da kalmış olsa, sırf satıcının bize bakan masum gözlerinden ötürü ürünü son anda gözümüzden düşmüş olmasına rağmen aldığımız anlar oluyor. Firma, mağaza, AVM gibi yerlerdense ben ikinci el alışverişleri yakalanılması ender, paha biçilmez duygular bıraktığı için çok sevmişimdir kendimi bildim bileli.
Kışın soğuğunda bir benzinliğin kenarında, alıcıyı beklerken yüzümü kapattığım ellerimi üfleyerek çıkarttığım buharın, şehrin boğucu ve dondurucu rüzgarı ile anayolun her zaman ki gürültüsü sayesinde kayboluşunu izlerken, beklemediğim bir köşeden gelen korna sesi ile kendime gelmişliğim çok olmuştur.
Aynı atmosferi bir AVM otoparkında yaşamam düşük ihtimal derim hep.
Ve bu yüzden severim dost edindiren alışverişleri.
SORUNLU MÜŞTERİLER/SATICILAR:
Kendi malını sürekli öven, böyle bir parça görmemişsindir diye bize pazarlayan satıcılar başta gelir benim için.
Ya her seferinde o övülen malda bir arıza çıkmak zorunda, yazılı olmayan ve kesinlikle yazılması gereken bir kural bu çünkü çok baydırıyor insanı. Ürünü almadan alışveriş bitmiş oluyor gözümde, yağladı, balladı, tamam da sen benim beklentimi neden Everest’e çıkartıyorsun ki yine aynı ücreti alacaksın sonuçta?
Cevabı elbette sıradaki alışverişlere açtığı kapı ve vazgeçme ihtimalini düşürmesi de böyle yaparak biraz daha o kapıyı açmadan kapatmış oluyorsunuz benden söylemesi.
Kesinlikle kimseye tavsiye etmiyorum, ikinci elde o kadar övgü gereksiz bir sempati ve kişide olmayan empatiden ibarettir yalnızca.
Eminim ki onlarda bu taktik işe yaramaz ve ben daha 3. Övme cümlemi bitirmeden bana “Ya sen iyi güzel diyorsun da bu dediğin kadar değil.” Gibi eleştirel cümleler kuracaklar şüphesiz.
Bide bunun tam tersi var. Alacağı ürünü sürekli ama sürekli öven alıcı, o da sıkar insanın canını, tamam en iyi sen aldın, en güzel müşteri sensin, ürünü en çok sen araştırdın evet, artık biraz nazar ihtimalini azaltsan mı acaba, çünkü böyle giderse kem bir göze gerek kalmadan kendin değdireceksin nazarı kendine.
Onu yine bir yere kadar anlayabilirim aslında satıcıdan daha mantıklı geliyor akla lakin mantık demek her şey demek değildir ve mantıklı gelse de o mantık düz bir mantık olan “istiyorum, istediğim için de övüyorum” mantığından ibaret, doktora belgesinin son engeli olan heyet raporu/tez ödevi -pek anlamam tıpçılar maruz görün- kadar önemli bir mantık söz konusu bile değil ki.
Pazarlık seven insanlarımızda elbet bulunuyorlar, bazen de gereğinden fazla buluyorlar fiyatlarımızı ve adeta geliş fiyatından da altını talep ediyorlar bizden.
Bir anım var bununla ilgili, anlatmazsam içime dert olur. Bir ara fazla kilolarımdan kurtulduğum dönemin başında gömlek satışım olacaktı, fazla giymediğim 3 gömleğimi ilana koydum 110 TL gibi makul bir fiyattan, üstelik 2si bilindik markaların gömleğiydi. İç Anadolu’dan göçen bir ailenin babası yazmıştı bana.
70 TL ye kadar indirdim fiyatı, sırf elden çıksın diye düşünmeye başlattırdı çünkü pazarlık konusundaki inadı beni.
Buluşma yerine gittiğimde yanında 5-6 yaşlarındaki çocuğu ile geldiğini gördüm ve içten içe bir pazarlığın yaklaştığını hissettim ki hislerimde yanılmadığımı anlamam uzun sürmedi.
Güzel yürekli abi ile selamlaştıktan sonra “70 TL ye anlaşmıştık değil mi?” diye sordum ve “Yav hele bir düş yav” dedi güldüm ve en fazla 60 olabileceğini söyledim, ardından aynı cümle bana 2-3 defa daha tekrarlandı ve her tekrarda -10 TL götürdü ücretten. Bir baktım 40 TL ye 3 adet güzelim gömleğe veda etmişim bide üstüne abi bana “Şu çocuğa da 100tl ye tablet bakıyoruz, denk gelirsen haber verir misin” demesin mi. Sinirleneyim mi üzüleyim mi inanın bilemedim ve duygularım birbirine girdi kesinlikle o gün.
Zaten sonrasında o denli pazarlığa müsaade etmemeye başladım, abiden yana pişman değilim tabi orası ayrı, onun durumu yoktu ama bazı insanlar var, durumları olmasına rağmen indirim istiyorlar o beni biraz yoruyor.
Adam yanıma 2019 model araba ile gelip 20 TL daha düş deyince beni bir gülme almıyor değil açıkçası.
İndirimin yanında bir de aksine bindirim yapan satıcılar var o çok ayrı bir olay gerçekten.
Ürünü satmak istediği tarihte satamayacağını hissedince “Haftaya zamlı olacak, haberin olsun bak bu fiyata bugün aldın aldın.” Deyip, bizi iyice gerip, haftaya eski fiyatında bile aza satanlara denk gelmeniz çok olası. Keza bu taktiği ayıptır söylemesi bazen ben de deniyorum ve gayet memnunum eğer gerginliği iyi yaratırsanız kesinlikle insanları ikna etmek kolay oluyor.
Kimisi de var, zırt pırt fotoğraf, fatura, kullanım süresi gibi detayları sorup, insanı yoran ve “Bitsin de gitsin” düşüncesiyle evin içinde fatura aratan tiplerden. Detaycı olacaksan mağazadan al derim, faturasız, kutusuz alışveriş yapmaya alışman gerek eğer ikinci ele gireceksen.
Ben mesela ilk başlarda aldığım ürünlerin genelde kutulu olduğunu çok net hatırlıyorum da daha sonraları artık “ürün sağlam olsun kutusu çözülür.” Kafasına giriyordum bir anda.
GELDİM, GÖRDÜM, ALDIM VE GİTTİMCİLER:
Böyle olan müşterilere bazen bayılıyor bazen küfür ediyorum sahi hep Araf’ta kalmış hissiyatı yaşatıyorlar bana. Boş bir günümde elime geçen fazladan harçlığa hayır demeyi sevmesem de bazen akşamın on bir buçuğunda sıcak evimden çıkartıp yine o bayıldığım benzinlik köşelerine ya da daraldığım mahalle aralarına götürebiliyorlar.
Seviyorum aslında böyle insanları, bir kere yazıyor, net olup alışverişi hemen sonlandırıyorlar, bir anda olup bitiveriyor her şey.
Ama işte onunda bir adabı olmalı, bu acele nedir tabakhaneden bekliyorlar sanırım diyesim geliyor bazen, yine de işime geldiği için susuyorum.
Aslında ikinci el alışverişlerde böyle olmak gerekiyor, çünkü bir insan ne zaman sıkışırsa o zaman gerçek yüzünü gösteriyor bize, o yüzden ani davranıp, imkan bulduğu takdirde doğrudan alma taraftarıyım ben satıcıyken. IMDB 7.1 olan gerilim filmini 10-20 dakikalığına yaşatıyorlar bize.
BAĞINI KOPARAMAYANLAR:
Ufak bir alışveriş veyahut sohbetten sonra bağını kopartamayan ikinci el severlere de bolca rastladım. Yeni insanlar kazandım, kimileri abim oldu kimileri ablam veyahut kardeşim, bazen gerçekten de arkadaşım.
Tabi onu da ikiye ayırmak lazım.
Mesleki açıdan bağını koparamayan ve dostane açıdan koparamayan diye.
Mesleki açıdan koparamayan insanlar genellikle ellerine yeni bir ürün geçtiğinde veya halihazırda olan bir ürün gözlerine iliştiğinde ve birine satma/iteleme düşüncesi akıllarına bizleri getirdiğinde bize ulaşıp, yalandan iki samimiyet kurduktan sonra ürünün reklamını yapan tipler.
Diğeri ise yine aslında amaç aynı amaç olsa da yaklaşım yöntemi Türklüğün en belirgin kurallarından olan dostluk olduğundan dolayı, arada bir paylaşımınıza verilen yanıt, bayram günü atılan mesaj veyahut birden gelen telefon çağrısı ile önce sizi yoklayıp ardından asıl meseleye konuyu getiren insanlar.
İkincisi ilkinden daha samimi gelse de daha tehlikeli. Neticede ilki sizi içi dolu, boşaltılmaya müsait bir cüzdan olarak görüyorken ikincisi sizin o cüzdanın sahibi olduğunuzun farkında olduğundan önce altını doldurup daha sonra reklamını yapıyor.
Bide bunlardan ayrı bazı insanlar var, onlar ikinci el alışverişlerin masum yüzü, berrak yansıması olan, saf yürekli insanlarıdır kesinlikle.
Yazarsın bakar, ilgilenir, kendi malı iyi değilse seni iyi olana yönlendirir ve ondan hiç alışveriş yapmasan bile seninle hep iletişim kurar. Çok nadir denk geldim ama iyi ki denk geldim öylelerine.
İKİNCİ EL GÖNÜL MESELESİDİR DİYEBİLİRİZ:
Onlarca satış yaptıktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki ikinci el işi kesinlikle duygular oynamak ve onları iyi yönetmekten geçer aksi takdirde sadece amatör bir satıcı, meraklı bir alıcı olabilirsiniz.
Bir satış yaparken, ürünün etinden sütünden nasıl faydalandığınızı anlatmak yerine alternatifini bulmanın sancılı olduğunu ve zor günde o ürünün size destek olduğunu söyleyerek karşı tarafın ilgisini çekmek en mantıklısı.
Elması elmas olarak bulduklarının onlarda farkında sonuçta, kömür olduğu dönemi anlatsanız kaç yazar.
Özellikle araç alanlar bu hatayı çok yapıyorlar ve sürekli yaptırdıkları bakımları, ücretlerini tenzih etmeyerek, bodoslama her detay vererek anlatıyor, alıcının istek metresini iyiden, ortaya indiriyorlar.
Bir yere kadar okeyim, bir yerden sonra “Bana geçmişi anlatma, aldıktan sonra ortalığın nasıl tozunu attırabileceğimi anlat!” diye haykırmak istiyorum ve ben bu şekilde haykırmayı düşlerken adam bana halen daha değiştirdiği tekerlek jantının somonunu anlatınca bir soğuma ve alternatiflere yönelme isteği geliyor doğal olarak.
Onun yerine bana, ürünün beni ne kadar tatmin edeceğini anlatsa, gençler üzerinden örnekler verse fena mı olur, ilgim çekilir ve pür dikkat dinlerdim.
Bu zamana kadar çok satıcı ile görüştüm ve çok azı bana benim telden şarkılar dinletti, çoğu bitse de gitsek kafasında iken bazıları da “Ben senin yaşında … yaparak bu bilgisayarı aldım” gibi, gerçekten o an için gereksiz duygusallığa giriyordu.
İkisinin ortasını bulanlara ve alıcıya hitap etmeyi becerenlere selam olsun.
BU ALIŞLAR ARTMAKTA:
Son 10 yıldır, ikinci el siteleri öyle bir yükselmeye başladı ki bazı markalar doğrudan o sitelere yüklemeye başladı ürünlerini. Özellikle otomotiv sektöründe insanlar bu işlerin artık yalnızca galerilerle dönmediğini, ikinci elin hemen erişilebilirliğine başvurmaların sayesinde hız kazanıldığını anladı.
Bu da güzel bir şey, çünkü ikinci el artık yalnızca öğrencilerin, ev hanımlarının tercih ettiği bir alışveriş yöntemi olmaktan çıkıp, herkesin, her an gelebilecek bir ihtiyaç doğrultusunda başvurduğu bir yöntem olmaya evrilerek ciddi bir popülerlik kazanmaya başladı, açıkçası bu çark şu an 3 baş, bilindik satış uygulaması ile bile kolaylıkla dönüyorken araç kiralama veyahut yemek siparişi gibi uygulamaların da eklenmesiyle iyice sıra dışı bir kolaylık sağlanmaya, bu sağlanan yenilikler ise her geçen gün bizlere biraz daha alelade gelmeye başladı.
İkinci el artık hayatın bir normali, tıpkı pandemi sürecinin gelip, geçip, izlerinin daimi olması gibi, onlar da geldi, geçti ve halen daha milyonlarca vatandaşımız tarafından tercih ediliyor.
Değişen ve gelişen düzene uyum sağlayıp onun bir parçası olarak sürekli eşya satıp, bakıp, hala satılıksa da o eşyayı almak ya da geleneksel yöntemlerimizin başında gelen mağaza turlarını aksatmadan devam etmek, belki de bizim bir “İnsan” olduğumuzu hatırlayıp ikisini de sıradan düzeyde yapmak tamamıyla bize bağlı.
Alışveriş hastası olmadan, ikisini de kararında yapmak ise şıkların içinden insana en makul geleni.