İlk baktığımızda aynı gibi görünseler de aslında, iki ince ayrım olan; ”bakmak ve görmek” kavramından bahsediyoruz. Şöyle ki; “Herkes aynı bakar fakat aynı göremez.” İkisinin de derinliği farklıdır.
Şimdi bu iki ince ayrımı ve aralarındaki farkı, siz değerli okuyucularıma açıklayacağım:
Bakmak ve Görmek Arasındaki Farklar Nelerdir?
Bakmak; herkesin gördüğü- herhangi bir nesne veya varlık- şeyi bizimde aynı şekilde görmemizdir. Basitçe ifade etmek gerekirse; bakarken, baktığımız şeye bir anlam yüklemeyiz. Yani bakarken ne duygularımız ne de hissettiklerimiz vardır. Baktığımız nesneyi; yalın, duygusuz, nesnel bir şekilde görürüz. Bakmak ancak bir yere kadardır keza derinliği görülür. İşte bu yüzden herkes aynı bakar.
Şimdi de bakmak eyleminin başka bir boyutu olan görmek eylemini ele alalım:
Görmek; benim önem atfettiğim bir kavramdır. Peki neden mühimdir? Görmek, baktığımız herhangi bir şeye derin anlamlar yüklemektir; keza derinliği görülmez, ebedidir. Görmek, kişiye özgüdür, bakarken hissettiklerimizdir. Örnek olarak, bir doğa manzarasını düşünelim. Bu manzaraya ilk başta herkes normal bakacaktır, dediğim gibi bu manzarayı objektif bir şekilde algılayacağız ve bu görüntüdeki belli başlı şeyleri hemen anlamış olacağız. Akabinde, bizde çağrıştırmış olduğu duygular; işte o ”görmektir”. Bundan dolayı görmek herkeste aynı olamaz.
Bana göre görmek eylemi, insanlar açısından, “empati” kurmaktır. Karşımızdaki kişinin ne hissettiğini ancak görerek, yani bir duygudaşlık haline girerek anlarız. Görmek, bir şeyin ayrıntısını, ne anlam ifade ettiğini, baktıktan sonra ne hissettiğimizi anlamaktır. Biz bir şeyi ancak görerek iyi anlarız. Görmek bir bakıma, baktığımız şeyin özüdür. Mühim olan bu özü yakalayabilmek ve hazzını yaşamaktır. Görmek, bakmak eylemini duygularımızla süslediğimiz andır. Demem o ki; görmek bizleri sarıp sarmalayıp, bizlere sonsuz kapılar açar.
”Bakmak ve görmek” arasındaki farklar, işte bu şekildedir.
SONUÇ
Görüldüğü üzere; ”bakmak ve görmek” farklı eylemleri ifade eder. Bir taraftan ”bakmanın” nesnelliği, diğer yandan ”görmenin” kişiye has oluşu, ikisi arasındaki nüansı açıklar niteliktedir. Görüldüğü gibi görmek; bakmaktan da öte bir evren sunuyor bizlere… Bakmaktan sonra gelen görmenin fevkalade hazzını, iliklerimize kadar hissetmek muazzam bir özelliğimizdir. Başta da bahsettiğim gibi; bakarken aynı nesnellikle bakıyoruz ve ardından kendi bakış açımızla, duygularımızla baktığımız nesneyi görüyoruz. İşte bu yüzden ”Aynı bakarız fakat aynı göremeyiz.”