Sessizce yürüdüm bugün ofise doğru her zaman ki gibi odama yönelmeden önce sert bir kahve aldım hanımefendiden ;
– Nasılsın, gene mi uyuyamadın diye sordu bana.
Oysa çok iyi bilmiyordu her gece uyumadığımı ve bende herkes gibi yalandan bir iyiyim kelimesinin arkasına sığındım, kahvemi alıp ufak bir tebessüm ve teşekkür ettikten sonra odama doğru yöneldim. Odam ofisten uzaktadır biraz insanlardan uzağım ben düştüğüm günden beri kendimi hala toparlayamamışken , yaralarımı görmesin diye uzağım insanlardan. Açtım kapımı ve çektim sandalyemi kapımın önüne güneş hala göstermemişti o güzel yüzünü ama içimi ısıtan bir şey vardı, sabahın köründe sorulan bir nasılsın sorusu , belki de bugünüm iyi geçecekti ama içimdeki pişmanlıklar, dert ve stresler engel olacaktı çok geçmeden insanlar teker teker gelmeye başlamıştı ofise oysa ki kahvem bitmemişti daha. Gözlerim günlerdir uykusuzluğun verdiği yorgunlukla şişmiş ve kapalı gibiydi, gelen insanlara baktım ve acı kahvemden bir yudum daha aldım, hepsi karşımda durmuş sanki benden bir şey bekliyorlardı.
Ben biraz sessizce durduktan sonra onlarında günlerini iyi geçirmelerini sağlayacak belki de bir nebze biri bizi düşünüyor hissi yaşatacak olan o kelimeyi söyledim. NASILSINIZ ? Şimdi okuyunca tebessüm edebilirsiniz ,bizde önemli bir şey söyleyeceksin diye bekliyorduk bu muydu yani diyebilir siniz ama ben bu kelimenin büyüsüne hep inanırım ve içlerinden birisi hiç ummadığım bir cevap verdi KÖTÜYÜM. hani belirli bir standartlarımız kriterler vardır ya nasılsın sorusuna herkes iyiyim demeli bir büyü bir sihirdir bir zorunluluk gibidir bu işte tam da büyünün o andaydım. Ben bile içimdeki ben ve dışımdaki bene bu kadar dürüst olamamıştım. Neyse gelen insanlar ile ilgilenip gönderdikten sonra aklımda halan o anki büyünün bozulmuş anı vardı. Kendi bütün sıkıntılarımı bırakmış onu düşünüyordum ve tam da çay saatinde yakaladım onu kenara çekip ;
– Bir dedin ve sıkıntın varsa bana söyleyebilirsin yani özel değilse dinleye bilirim ve elimden geleni yapmak isterim.
+benim hayatım kayboldu.
-ne demek ki bu nasıl hayatın kayboldu.
Gözleri dola dola iç çeke çeke anlattı bana olanı biteni ve işte o an doldu gözlerim, biraz daha dertleştikten sonra elimden geleni yapıp ona sözlerle, maneviyat ile ve birazda o anki sıkıntılarını çözebilecek veyahut bir nebze dindirebilecek bir yardım ettim ve teşekkür edip işinin başına gitti.
O gittikten sonra içime bir hüzün çöktü ama ona o kadar odaklanmıştım ki hiç dinmek bilmeyen baş ağrım nerdeyse yoktu, beni uykusuz bırakan sıkıntılarım onunla konuşurken yoktu ama yalnız kalınca bir karabasan çökmüştü gene üzerime.
İşte tamda o an büyüyü çözdüm ” İnsan kendi derdine çözüm bulamıyor ama başkalarına merhem olmak için çabalayınca, kendi derdini de unutuyormuş.”
Dertlere ufak bir mola vermiş ve bir acı kahve daha almış yudumlarken ( bu arada sert ve acı bir kahve favorimdir günde 4 sefer içerim öyle ki artık meltem hanım bile alıştı beni ofiste her gördüğünde kahvemi diye soruyor. )
Bir tuhaflık vardı bugün sabah büyü bozulduğu andan beri konuşmuyordu içimdeki ben, seslendim seslendim ama bir ses vermedi yoksa odamı bıraktı beni, odamı gitti benden tıpkı ailem, neşem, huzurum ve sağlığım gibi bir an doldu gözlerim parkta annesini kaybeden küçük bir çocuk gibi çaresiz kalmıştım etrafımda insanlar vardı ama ben onu arıyordum, bağırıyordum ama gene ses yoktu. Hemen çıktım odamdan apar topar odama doğru koştum kendi içime içime bağırıyordum, haykırıyordum tam gözümden iki damla yaş düştüğü anda içimde tam da göğüs kafesimin ortasında bir acı duydum ve içimdeki benin hıçkıra hıçkıra ağlamasına kulak verdim, biz her yaraya merhem oluyoruz da bir kendimize iyi gelemiyoruz diyordu. Gerçekten aylardır çözemediğimiz sıkıntılarımız bir sonuca ulaşmayan dertlerimiz vardı ve düzelmiyordu da bitmiyordu ve dinmiyordu bu sancı. Ailem, hatalarım ailemi bile kaybettiriyordu bana o kadar çok varlıktan öyle büyük hatalar yüzünden düştüm ki kimse el bile uzatmıyordu. Hani padişaha sormuşlar ya kaç tane dostun var diye, O da tahttan inince belli olur demiş, işte tamda o padişahtım ben ve çevremde yalan olan herkes ve her şey doğru olan ailemi bile kaybettirmek üzereydi bana, neyse gene gözlerim doldu ben biraz ağlayıp üçüncü bölüm için geleceğim.
(yazdıklarım aslında yaşanmışlıklarım, yaşadıklarım ben yazar veya şair de değilim sadece içindekilerini kimseye anlatamayan ve en sonunda içimdeki ben ile dışımdaki benimin anlaşıp satırlara dökmeye ve hiç tanımadığımız insanlara anlatmayı çaresizlik içinde çare edinip buraya yazmaya karar vermiş bir insanım. )