Sözlük anlamına göre, içgüdüler; doğanın insan ve hayvanlara verdiği, doğuştan gelen, yaşamın korunmasına veya devam etmesine yarayan bilinçsiz eylem ve davranış biçimidir.
Beş duyumuz haricinde buna altıncı his de diyebiliriz. Hissetmek. Bizim için iyi veya kötü olabilecek bazı şeyleri hissederiz.
Mesela, bir insanla ilk defa tanıştığımızda bize hissettirdiği iyi veya kötü duygulara göre, o kişi hakkında bir ilk izlenime sahip oluruz. O insan iyi bir insan mı? Yoksa kötü bir insan mı?
Ve bu ilk izlenim hakkındaki duygularımız bizi genellikle pek fazla yanıltmaz.
Bazen nadir olarak o insan hakkında karar verirken, iki arada bir derede kalırız ki, bu durumda o insan hakkında karar vermek, o insanı tanımak için, işi biraz zamana bırakmak gerekir.
Herhangi bir şey yapacağımız zaman da yine içgüdülerimiz devreye girer. Eğer içimizden bir ses “ hayır bunu yapma” diyorsa, bu bizim için yanlış bir hareket olabilir. Daha sonra üzülebiliriz.
Tabii ki içgüdülerimize güvenmeyi öğrenmek, o kadar da kolay bir şey değil. Yaşanmışlık ve acı tecrübeler gerektirir. Akıl danışacak kimseniz kalmayınca, yaptığınız şeylerin her yönünü analiz etmeye başlarsınız ve içgüdülerinize inanmayı öğrenirsiniz.
İçgüdülerimiz bizi, bizim için doğru olan hareketleri yapmaya yönlendirir. Bu bütün hareketlerimiz ve davranışlarımız için de geçerlidir. Eğer bir şeyi başarmak istiyorsak içgüdülerimiz bize her zaman doğru yolu gösterecektir.
Belirli bir beceri geliştirmek için zaman ayırırsanız içgüdüleriniz size yardımcı olacaktır.
