Bu hayata bir kere geliyoruz ve ruhen tatmin olmayı ne kadar çok istiyoruz değil mi ? İnsanlar olarak muhakeme yapma özelliği kazandığımız yaşlardan beri farkında olarak veya olmayarak, isteyerek yada istemeden, zamanın çok yavaş geçtiği, yaşamın çekilmez olduğu huzursuzluğu yenmeyi ne kadar çok istiyoruz. Bilinçaltında bu istek esasında ancak bazen yüzeye vuruyor bazen aşinalık – dejavu gibi hissediliyor. Gerçekte ihtiyacımız olan herşeye sahip olduğumuzu söylesem, buna insanların büyük çoğunluğu inanmazlar. Duygular ve düşünceler geleceğimizi oluşturur. Bir karar almadan önce onu düşünür ve öyle o karara varırsın. Belli bir süre aynı konuda telkin ettiğin zaman kendini, bir süre sonra bunun gerçekleşmesini yaşar / deneyimler insanlar. Ama bazen bunu hatırlarlar bazende unuturlar. Fakat şu kesin ki o ulaşmak istediği herneyse, ona ulaştığında artık insanın gözünde onun değeri kalmaz çoğunlukla. Çünkü onun değerini ona ulaşmadan önce hissediyordu elinde olmadığı için. Ne kadar değerli olduğunu anlayabilmesi içinde ( insanların çoğu için bu geçerlidir ) o elindekini kaybetmesi lazım. Şimdi bu karma misali kısır döngüden kurtulmanın yollarını anlamamız için farkındalığımızı keşfetmek, şayet biraz olsun varsa onu yükseltmek ve kalıcı hale gelmesini sağlamak gerekiyor. Temelde canlılar doğar, büyür ( yaşar ) ve ölür. İşte bu canlılar içinde hernedense sadece insanlar doğduktan sonra muhakeme kabiliyeti kazanmasından itibaren ( ergenliğe girdiği zamanların az öncesi ), ölümüne kadar sosyal etkileşimden negatif etkilenmesi sebebiyle kendi içindeki potansiyeli ortaya çıkaramadan ömrünü yaşar, tamamlar ve nihayet ölür. Bizi diğer canlılardan ayıran en önemli faktör bilinç düzeyimizin bir hayli yüksek olması ile ruhlarımızın Tanrıya çok yakın olma potansiyeli taşımasıdır. İhtiyacımız olan farkındalığı kendi özbenliğimizden yine kendimiz için ortaya çıkarmanın yolları; kişinin kendini tanıması, neye ihtiyacı olduğunu bilmesi, olumlu duygularını koruyup olumsuz hislerini yönetebilmesi, zamanı nasıl geçireceğini öğrenmesi ve diğer insanlarla olan ilişkilerini yönetebilmesidir. Huzur denilen duygu zaten insanlar için olan bir duygudur. İnsanlar için olan bir yaşanmışlık, bir tecrübedir. Huzursuzlukta öyle, mutsuzlukta, geçici hazlarda öyle. 3 boyut dünya zamanı ile bağlantılı insan iradesinde ayırt edici noktalardan biri insanların hep mutlu ve huzurlu olmayı isteyip, sürekli bunu sağlayacak eylemlerin tam tersini yapmalarıdır. Zaman devam ediyor, yıllar, aylar, saatler,günler sürekli azalıyor ancak büyük çoğunluk maalesef huzursuzluğa yol açacak eylemlerinden vazgeçmiyor. Dahası huzur isteyip toplumsal etkileşim yoluyla huzuru bulabilme ihtimali daha yüksek olan insanların mutsuz olmalarına yol açan ciddi bir insan kesmi var dünya üzerinde. Yaşadığın anın farkına varmak aslında o kadar zor değildir. Bu birazda menfaatçiliğe kaçmadan insanın ruhsal anlamda kendini düşünmesi, kendi kendine hakettiği, ihtiyacı olan değeri vermesidir. Bunun için gerçektende çok paraya gerek yok. Birçok koşulda hiç paraya gerek yok. Maksat olumsuzluk yayanlardan uzak durabilmek, olumsuz durumlarda tahrik olmamak, hiçbir şekilde manipülasyona sebep verecek davranışlardan kaçınmak, ve en önemlisi yapılan yanlıştan ders almaktır. Yani cehalete ve maddeselliğin seni ele geçirmeye çalışmasına karşı senin haklı olarak kendini savunman lazım bunun içinde bir savunma / müdafaa mekanizması geliştirmen şart. Yoksa halimiz klasik tabirle bir ömür boyu hep çalışan ama neredeyse çoğu zaman huzuru hissetmeyen, mutlu olamayan büyük / çoğunluk insan kitlesi gibi olur. Bu kaçınılmazdır. Dengeli olmakta hakikaten çok büyük fayda var. Buna bir örnekte; az paran olduğunda veya çok paran olduğunda onunla ne yaptığın ve sonucunda ne hissettiğin ve bu duygunun ne kadar sürdüğü olabilir. Anlatmak istediğim; insanlar negatifliklerle karşılaştığında genellikle birbirlerinin yaptığının hemen hemen tıpatıp aynısını yaparlar. Sonucunda da mutsuz olmaktan şikayet ederler veya daha da kötüsü ümitlerini tamamıyla kaybeden insanlar var. İnanın o kadar zor değil içinden gelen seslerden hangisini dinlemen gerektiğini keşfetmek. Zor değil çünkü; ilk başlarda gerekli olan ses zayıf gelebilir ama sen o sesi dinlediğinde ve vicdanını rehber yaparak o sesi dinlemeye devam ettiğinde kısa zaman içinde hangi sesi dinlemen gerektiğini anlarsın, öğrenirsin, artık unutmazsın güzel insan. Farkındalığa bir örnekte budur. Ama denemeden nasıl bileceksin ? Korkarak ve korkunu farklı olumsuz davranış makanizmaları ile bastırarak nasıl bileceksin ? Mesela çok öfkeli olduğunda o an öfkeli olduğunun tam anlamıyla farkına varmak için, içinden kendi duyabileceğin bir sesle en az 3 – 4 kere yavaş yavaş tekrar et; ” öfke, öfke, öfke “ şeklinde söyle ne kadar çok söylersen o kadar iyi olur ve o hissettiğin öfke emin ol ki zannettiğinden çok daha kısa zamanda biter, sona erer, sana daha fazla zarar veremez. Aynı uygulamayı, ümitsizlik – imkansızlık – korku – özlem gibi duygu durumlarında da tabiki istediğin kadar yapabilirsin. Mesele o anda hatırlamakta yatıyor. Denemezsen hatırlaman nasıl mümkün olacak içinde gerçek huzuru yaşayacak potansiyeli barındıran güzel insan? Artık temiz bir sayfa aç. Unutsanda o sayfayı açtığını, sayfayı bozsanda, yırtsanda, kirlensede o sayfa …Sen yeni temiz bir sayfa açmaktan asla vazgeçme. Çünkü bunu yapmazsan daha kötü olucağını biliyorsun. Belli bir süre denedikten sonra o tertemiz sayfanın çok güzel tecrübe ve deneyimlerle dolacağınıda biliyorsun. Aşinalığın var bütün bunlara. Çünkü senin içinde kaynağı saklı duruyor, başka biryerde değil kendinde duruyor. Kendine ihtiyacın var. Işığı ortaya çıkarmaya ve bu ışıkla yaşamaya hakkın var. Herkesin olduğu gibi. Sana saçmaladığını, yaptığının gerçek olmadığını söyleyenler mutlaka olacaktır ve çoğu insanın yaptığı gibi seni sahte geçici hazlara mahkum olmaya davet edeceklerdir. Artık ne yapman gerektiğini biliyorsun. “Hayır “ demeyi bilmek ve bunu öfke – nefret olmadan yapmak inan o kadar değerli ki… Aslında canının sıkılması diye bişey yoktur. İnsanlar kendilerini nasıl meşgul edeceklerini bulamadıklarında derler “ canım sıkıldı “diye. Keşfetmeye başlamak ve devam etmek bedava artı pahabiçilmezdir. Bunu da unutmamak lazım. İyi hissettiğin zamanlarda bencil olmamaya dikkat et. Çok huzurlu hissettiğinde bunun daha sık ve uzun olmasını istiyorsan o huzur anında sadece kendin için ümit etme, ailen ve sevdiklerin içinde bunun gerçek olmasını iste, dile, hatta bütün insanlar için bunun gerçek olmasını istemeye niyet et. Sadece kendini düşünürsen duygular – düşünceler – yaşanmışlıklar arası etkileşimden ötürü bu huzur kısa sürecektir ve daha az olacaktır. Çünkü iyilikler iyiliği, kötülükler kötülüğü tetikler. Niyet ettiklerimize çok dikkat etmeliyiz her zaman. Keşfetme yolculuğumuz halihazırda devam ediyor ve bunu başarmanın yaşı yada zamanı olmaz. Asla ertelenmez. Özgürlük sınırları içinde huzurlu olmak, mutlu olmak bir ömür boyu ihtimal dahilindedir ve bu asla düşük bir olasılık değildir. Esas nokta sınırların dışına çıkmadan o yaşanan anın farkına varmak, varmaya çalışmak ve bunu denemeye devam etmektir. Ne kadar erken niyet edersek o kadar iyi, ne kadar çok sahip olduğumuz ama ortaya çıkarmamız gereken huzuru arzularsak o kadar iyi. İnsanlar içlerinde ki potansiyeli tam anlamıyla bilseydi eğer; bu negatif sosyal etkileşimin oluşturduğu negatif toplumlar yerine, cennete yakın toplumlar – halklar olurdu. Bütün bunlar için artık bir adım atmanın vakti gelmedi mi sizce de huzuru isteyen insanlar ?
Huzur ve Huzursuzluk AnındaFarkındalık
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum