Her şeyden önce insan maymundan evrimleşmemiştir. İnsanın (Homo Sapiens) insan olmadan önceki ataları günümüz maymunları gibi hareket ettikleri ve onlara benzediği için maymundan geldiğimiz gibi yanlış bir söylem vardır. İnsan ve günümüzdeki şempanze, goril, bonobo, gibon, orangutan vs. maymun türleri ortak bir atadan gelir. Yani maymunun insana dönüşmesi doğru değildir.
Uyum Sağlayanların Nesliyiz
Anlatımın daha kolay olması için bu ortak atamıza Amigo diyelim. Amigo türünün canlıları doğanın sunduğu farklı şartlarda uyum sağlayarak, o şartlarda hayatta kalmayı ve üremeyi en iyi şekilde sağlayacak değişimleri (evrim) geçirdiler. Mesela ormanda yaşayan Amigolar, kuyrukları onlara fayda sağladığı için, düzlükte yaşayan Amigolara göre kuyrukları daha da güçlendi. Ancak düzlükte yaşayanlara kuyruk fayda getirmediği gibi boşuna kan dolaşımı ve bu gibi metabolik olaylarda enerji tükettiği için zamanla küçüldü ve yok oldu. Kuyruğa giden enerji hayatta kalmamıza, ürememize yani kısaca soyumuzu devam ettirmemize olanak sağlayacak olan diğer organlarımıza yönlendi. Vücudumuzda, Amigolardan birçok kalıntı vardır. Kuyruğun kalıntısı da omurgamızın en sondaki üyesi olan kuyruk sokumu kemiğidir (coccyx). Bu şekilde orangutanların yaşam alanlarındaki Amigolar, yaşama daha elverişli olduğu için vücutları orangutan şekline evrimleşti. Milyonlarca yıl önce bizim yaşam alanlarımızda yaşayan Amigolar ise aynı şekilde doğa karşısında daha avantajlı olan insana evrimleşti. Bu evrim süreci tabi “pat” diye hemen olmaz. Mesela Homo Sapiens yani biz, günümüzden yaklaşık 7 milyon yıl önce ilk olarak Afrika’da görülmeye başlanmıştır.
Ağzımızı açıp aynaya baktığımızda evrimimize tanıklık edebiliriz. 20 yaş dişlerinden bahsediyorum. Birçok insanda küçülen çene kavislerimiz nedeniyle yer bulamıyor ve gömülü kalıyorlar. Bununla beraber 20 yaş dişleri konjenital (yani doğuştan) olarak en fazla oluşmayan dişlerimizdir. Peki neden çene kavislerimiz daralıyor? Daha yumuşak gıdalar ile beslendiğimiz için. Binlerce yıl önce belki de çok daha eski bir zamanda ateşi keşfettik ve yiyeceklerimizi pişirip yemeye başladık. Böylece ihtiyaç duyduğumuz çiğneme kuvveti azaldı ve çene kavislerimiz daralmaya başladı. En arkada olan 3. büyük azı dişlerimiz kendine yer bulamadı ve gömük kalmaya başladı, bazı insanlarda da hiç oluşmamaya. Kuyruk mevzusunda olduğu gibi yaşam için artık fayda vermiyorlar ve vücudumuz bu diş için tükettiği enerjiyi daha hayati işler için harcıyor. Evrimde bu mekanizmaya adaptasyon denir.
Antibiyotik Direnci
İnsan çok kompleks bir canlı olduğu için evrimi oldukça yavaş ilerliyor. Bakterilere bakacak olursak oldukça ilkel tek hücreli canlılardır. Bunlarda evrim çok daha hızlı ilerler. Nesilden nesile değişimler görülebilir. Antibiyotiklere karşı geliştirdikleri direnç de bunlardan biridir. Bakterilerin açısından burada bir doğal seçilim söz konusudur. Vücudumuzda bulunan bakterilerden, aldığımız antibiyotiğe dirençli olmayanlar ölür. Dirençli olanlar ise hayatta kalır ve üremeye devam ederler. Dirençli bakterilerin çocukları da tabi dirençli olur. Böylece aldığımız antibiyotik artık bizi tedavi edemez. Bu yüzden kontrolsüz antibiyotik kullanmamalıyız. Bu mekanizma da söylediğim gibi doğal seçilimdir. Peki insan doğal seçilime uğramaz mı? Elbette uğrar. Ancak biz hastalıklarımızı tedavi ettiğimiz için bu süreci yavaşlatmış durumdayız. Eğer tedavi edemeseydik bizden de dirençli olanlar yaşayacak, dirençsizler doğal seçilime uğrayıp yok olacaktı.
Eşimizi Bulmak
Canlılar üreyecekleri eşini seçerken, yavrularının doğa karşısında en avantajlı olmasını sağlayacak olan genleri verecek canlı ile çiftleşme eğilimindedirler. Bu şekilde nesillerini sürdürme şansları daha da yükselir. Çoğu erkeğe büyük göğüslü kadınların daha çekici gelmesinin asıl sebebi de bundan dolayıdır. Doğacak çocuklarının bu tip kadınlar ile çiftleştiklerinde daha iyi bakım alacağını düşünür (bilinçaltında tabii ki). Kadınlar da çelimsiz erkekler yerine kaslı ve güçlü erkekleri daha çekici bulurlar. Bu tip erkekler avcılıkta diğerlerinden daha başarılı olduğu için çocuklarının hayatta kalma olasılığı daha yüksektir. Tabi bu şartlar çok eskide kaldı. Artık akıl çağında olduğumuz için büyük göğüslü kadınlar ya da kaslı erkekler değil, daha akıllı olanlar hayatta daha avantajlı. Sapyoseksüelizm (zekaya ilgi duyma) bu yüzden artış göstermektedir. Bu mekanizmamız da cinsel seçilimdir.
Son olarak ara tür meselesine değinmek isterim. Amigo ile bizim aramızdaki ara türleri soracak olursanız, Homo Habilis ve Homo Heidelbergensis ara türlerden sadece ikisidir. Aslında bütün türler birer ara türdür. A-B-C-D, bir türün evrim şeması olsun. Aslında evrim düz bir çizgi olarak değil, bir ağaç gibi dallanarak devam eder, daha anlaşılır olması için örneğimi çizgi şeklinde veriyorum. Burada A canlısının sırası ile B, C ve D canlılarına evrimleştiğini görüyoruz. A ile D arasındaki türler ara türdür. Ayrıca A ve D de birer ara türdür. A, A’ya evrimleşen tür ile B arasındaki; D de, C ile kendisinin evrimleşeceği tür arasındaki ara türdür. Biz de (Homo Sapiens-insan) bir ara türüz. Amigo ile bizim evrimleşeceğimiz canlı arasında duruyoruz. Daha bariz canlı türleri de yok değildir. Ornitorenk (platypus) memeli olmasına rağmen hem gagası vardır hem de yumurtlayarak ürer. Memeli yapan özelliklerinden biri ise alt çene kemiğidir. Aynen memelilerdeki gibi tek ve bütün bir alt çene kemikleri vardır. Ayrıca sıcak kanlı olmaları ile de sürüngenlerden ayrılırlar. İşte hem kuş hem de memeli özellikleri sergileyen muhteşem bir ara tür.
Bu yazımda evrimin en temel mekanizmalarından olan adaptasyonu, doğal seçilimi ve cinsel seçilimi kendimce örnekler vererek, sade bir şekilde açıklamaya çalıştım. Evrim konusunda daha fazla ve daha profesyonel bilgi edinmek istiyorsanız bir ODTÜ’lü tarafından kurulan “Evrim Ağacı”dan yardım alabilirsiniz. Linkler aşağıda.
İnternet Sitesi: https://evrimagaci.org/
Youtube kanalı: https://www.youtube.com/user/evrimagaci