Öncelikle Holokost’u ortaya çıkaran biçimsel rasyonellikten bahsetmek istiyorum. Biçimsel rasyonellik, egemenliği elinde bulunduranların hedeflerine hizmet etmeyi hedefleyen ve onun amacını gerçekleştirmek için her türlü davranışı sergilemek olarak açıklanabilir. Holokost, Naziler tarafından Yahudilerin sistematik bir şekilde yok edilmesi olarak tanımlayabiliriz. Aslında Holokost Bauman’a göre rasyonel dünyanın “normal” bir yönü olarak tanımlıyor. Çünkü Yahudi soykırımı denen şey Bauman’a göre çokta anormal bir durum değildi. Modern rasyonel dünyanın normal bir yönü olarak gerçekleştiği ve modernliğin yıkılmasının bir sonucu değildi tam da aslında modernliğin bir ürünüdür.
Almanlar Holokost’u kendi başlarına yaratamazlardı ve yaratmadılar. Bunu bürokrasi ile meşrulaştılar. Şu şekilde bürokrasinin içinde bulunan herkes aynı amaç uğruna hizmet ediyordu özellikle Nazi Almanya’sı devlete kendi buyruğunu yaptırma yetkisi vardır. Bu da hem devletin hem de toplumun tek bir amacının olduğunu görmekteyiz. O da istenmeyen toplumun ortadan kalkmasıdır. Rasyonelleşme konusuna gelecek olursak özellikle insani olmayan bir sistemin teknolojinin kullanılmasıyla birlikte verimliliği arttırmaktadır. Holokost’a baktığımızda ise toplama kamplarında gaz odaların kurgulandığını ve fırınların inşa edildiğini biliyoruz. Yani modern hayatın sunduğu teknolojik ürünleri insanları yok etmek için faydalanmasından bahsedebiliriz. Almanlara göre kurbanlar insan değildir. Asıl amaçları kurbanların insani özelliklerinden uzaklaştırarak ve sadece bir nesne olarak görülmesidir.