Hissetmek.. Peki neyi..?
Hisettmek kavramı göreceli bir kavramdır manası itibariyle değil çağrıştırdığı şey itibariyle görecelidir. Kimine göre rüzgarın tenine değmesidir hissetmek, kimine göre sevmek, kimine göre dokunmak..
Hissederiz ama neden, böyle yaratıldığımız için mi? Yoksa fıtratımızda mı bu var? Hiç düşündünüz mü en basitinden bir insana duyduğunuz sevgi hissinin sebebini.. rüzgar öyle istediği için mi hissederiz ya da hissetmek dokunmayı gerektirdiği için mi..?
Acı hissinden bahsedeceğim ben çünkü korkarım bildiğim en iyi ‘his’ bu olsa gerek. Öyle iğne battığında oluşan tatlı acıdan bahsetmiyorum ben, derinden etkileyen ve belki de hayatınız boyunca devam edecek olan bir süre sonra buna katlanamayıp son bulması için artık çaba sarfetmediğiniz bir acıdan bahsediyorum. Acı hissi bence bazı şeyleri tam olarak tatmin edemediğimizde çıkan bir şey belki sevgiyi belki güveni ve belki de cesareti.. Sevgi tatmin edildiğinde aslında güven ve beraberinde cesarette tatmin olmaz mı? O halde sevgi yok.. Hissetmenin en temel taşı olan sevgi yok.. Korku hissi acıyı tetikler mi peki, diğerlerinden daha korkak biri, diğerlerinden farklı biri acıyı yaşamaya mecbur mudur..?
Hissiz değilim ama acıya alıştım herhalde, böyle daha iyi geliyor çünkü hiçbiri bir diğerini tamamlamayacak gibi halbuki bize öğretilen o değildi, sevgi varsa acı yoktu, mutluluk varsa hüzün yoktu.. Böyle olmamalıydı, sevgi yeri geldiğinde acıyı örtmeliydi ve mutluluk yeri geldiğinde hüznü… Acılar en iyi böyle gizlenirdi biri diğerini kapatınca, böylece kimse gün geçtikçe tükendiğinizi görmezdi tıpkı gün be gün çürüyen ölü bir beden gibi…