Işıltılı bir gecenin akşamında sırtım, yerin inanılmaz çekimine karşı koyamıyordu. Parmaklarımla var gücümle ona uzanıyordum. Ruhum yükselirken bedenimin attığı çocuksu kahkahalarla dans ediyor. İlk kez özgürlüğü tatmış bir çocuk kadar hür. Evine dönmek istemiyor. Etrafında iki tam tur attıktan sonra işaret parmağıyla bir yıldıza dokunarak onu daha da parlatıyor. Daha sonra yaptığını beğenmişçesine iki elini göğsünde birleştirerek minnet duyuyor kalbindeki ritme.
Tekrar kendi etrafında dönüp bir yıldızı daha parlatıyor. Bedenimden onu izlerken hiçbir şey hissetmiyordum. Çünkü içimde kararttığım tüm duyguları kucağından göğe savurmuş, öfkemi dahi salt sevgiyle benimsemiş onlara bir bir dokunarak parlatıyordu.Bir an duraksadı.Ellerinden ve ayaklarından güç alarak yükseldi. Bir şey arıyormuş gibiydi. Gülümsedi ve önce sevgiyi yavaşça kalbine yerleştirdi. Daha sonra şefkati. Kendine kattığı her ışık süzmesi birbiriyle bütünleşiyor, büyüyor ve koca bir ışık topu haline geliyordu. Bir süre uzaklaştı. Geri gelip bedenimle tamamlanması için sabırsızlanıyordum. Karşımda öylece duruyor, gülümsüyor, boynunu sağa bükerek yabancı bir cismi inceler gibi bana bakıyordu. Titremeye başladım. Saçlarımın yandığını, gözbebeklerimin büyüdüğünü görebiliyordu.
Bu korktuğum fakat aynı zamanda duygularımı somut bir şekilde hissedebildiğim boyutsal geceye eşlik eden ılık melodiye kendimi bırakmıştım. Yavaşça bedenime yaklaşırken sıcaklığını tamamen hissedebiliyordum. Bir süre sonra artık benimle bütünleşmişti. İçimdeki duygular beni koşmam, bağırmam ve dans etmem için zorluyordu. Büyük bir heyecanla gecenin davetine koşmaya başladım. Attığım her adımda ayaklarım daha güçlü bir şekilde yere basıyor, sanki melodi daha da yükseliyor, piyanonun tuşlarına basan parmaklar hırçınlaşıyordu. Bunu sevmiştim. Yanaklarımı yakan gözyaşlarım rüzgara karışıyor ve yüzümde kayboluyordu. Ruhum, yalnızca bu ışıltılı gecede, gökyüzünde değil, içimde kimsenin duyamayacağı bir ezgi ve göremeyeceği bir ışıkla dans ediyordu…