Dokunulmazlar (untouchables)… Bu kelimeyi ilk kez duyduğunuzda olumlu bir ifade olduğunu, “ayrıcalıklı” anlamında kullanıldığını düşünmüş olabilirsiniz. Ancak “dokunulmazlar” kelimesi yüzyıllardır Hindistan’da belli bir topluluğu olumsuz anlamda tanımlamak için kullanılmaktadır.
Peki, kim bu topluluk ve neden dokunulmazlar olarak tanımlanıyorlar? Yazımızda tarihin bu dışlanmış insanlarını daha yakından tanıyacağız.
Yasadışı Olmasına Rağmen Kast Sistemi Uygulanmaya Devam Ediyor!
Ne yazık ki durum tam olarak böyledir. Hindistan’da üç bin yıldır devam eden kast sistemine 1975 yılında son verilmesine rağmen özellikle ülkenin kırsal kesimlerinde kast sistemi yaşatılmaya devam ediliyor. Bu kast sistemi genel anlamda “Varna” ve “Jati” olarak ayrılmaktadır. Varna, insanların toplumun hangi tabakasından olduğunu belirtir, Jati ise insanların nasıl bir hayat tarzı yaşayabileceğini, hangi meslekleri yapabileceğini ve nasıl bir hukuka ve toplumsal düzene tabi olacaklarını belirler. Bir insanın hangi kast sistemi içinde yer alacağı doğduğu anda belirleniyor ve ölümüne kadar hiçbir şekilde değişmiyor.
Varna öğretisi, kast sistemini ayakta tutan en önemli öğretidir. Bu öğretiye göre insanlar “Brahmanlar”, “Ksatriyalar”, “Vaisyalar” ve “Sudralar” olarak dört sınıfa ayrılıyor. Bu sistemde, hiyerarşinin en tepesinde yer alan brahmanlar bilginin ve kutsallığın koruyucuları; kshatriyalar savaşçı ve yönetici kastı; vaişyalar tüccarları ve sudralar toprağı işleyen köylüleri oluştururlar. Dokunulmazlar (ati-şudralar) ise topraksız emekçilerdir. Dokunulmazların bu sınıflandırmanın en aşağı tabakasında yer aldıklarını hatta kast-dışı bir tabakada görüldüklerini de söyleyebiliriz. Kast sistemine göre en üst tabaka saf ve temiz olanlarken en aşağı tabaka ise saflıktan en uzak, kirli olanlardır.
Dokunulmazlar, fiziksel olarak dokunulmaması gereken insanlar için kullanılan bir ifadedir. Sayıları 200 milyonu aşan bu insanlar dokunulmayacak kadar kirli olarak görülürler. Bu topluluk “Dalitler” olarak da bilinir. “Dalit” Sanskritçe ezilmiş, bastırılmış ve mağdur olan anlamlarına gelir. Bu insanlar yıllarca ölülerin gömülmesi, tuvaletlerin temizlenmesi, hayvanların bakılması gibi diğer insanların yapmaktan hoşlanmadıkları işlerden sorumlu olmuşlardır. Her ne kadar toplumun yüzde 16’sını oluştursalar da onlar, toplum tarafından dışlanmış, insan olarak bile görülmemişlerdir.
Dokunulmazlar sosyal, ekonomik ve hukuki pek çok haktan da yoksun. Dokunulmaz olarak doğan çocuklar okullarda eğitim alamazlar. Aynı zamanda bir dokunulmaz kendi sınıfı dışından biriyle evlenemez. Diğer insanlarla sınırları kesin olarak çizilmiştir, onlarla aynı tapınaklarda ibadet edemez, kahvehanelerde aynı fincanları kullanamaz, aynı yerlerde dolaşamazlar. Bu durum her ne kadar günümüzde değişse de eskiden kamuda çalışmaları dahi yasaktı.
Ayrımcılık Son Bulmuyor
Bu dışlanmışlık kimi zaman ayaklanmalara da neden olmuştur. Dokunulmazlar, tarih boyunca fanatik Hindu örgütlerinin saldırılarına maruz kalmışlar. Yakın zamanda, 11 Temmuz 2016 tarihinde Gucerat eyaletinin Una kentinde yaşanan bir olay bu durumun en acı örneğidir. Aynı aileden yedi Dalit erkeğe ölü bir ineğin derisini soydukları için ‘gau raksha’ adı verilen inekleri koruma komitesince şiddet uygulandı.
Bu saldırının ardından dokunulmazlar sokaklara çıkarak ayaklanma başlattılar, yol kesip otobüsleri ateşe verdiler. Tüm bu yaşananlara rağmen dokunulmazlara karşı olan tutum ne yazık ki değişmedi ve üzücü olaylar yaşanmaya devam etti. Medyaya yansıyan son olay ise 2018 yılında yaşandı. At sahibi olmak ve ata binmek isteyen bir dokunulmaz çift üst sınıfa mensup üç kişi tarafından önce tehdit edildi sonrasında dövülerek öldürüldü.
Son olarak şunu da belirtelim. 2004 yılında yaşanan tsunami olayında dokunulmazlar en iyi bildikleri işi yapmış, ölüleri gömüp çöpleri toplamışlar. Bu olayda dahi sınıf ayrımı yaşanmaya devam etmiştir. Doğa tüm insanlara eşit davranmasına rağmen ne yazık ki insanoğlu bunu başaramamıştır.
Önerilen İçerik: İçinde Yaşam Olan Dev Bir Morg: Hindistan Ölüm Şehri: Varanasi