Pencereden seyretti yabancı olan sokaklarda yağmurdan kaçışan yabancıları. Histerik şekilde güldü insanların neydi bu yağmurla dertleri?. Gözleri gökyüzünde ki bulutları bulunca bir şimşek çaktı. Hemen üzerine ince bir çeket geçirerek hızla evden çıktı.Yabancı sokakların kirlerini temizleyen yağmurun altında o da ruhunun kirlerini akıttı. Saatlerce bulutların kin kustuğu gözyaşlarının altında yürüdü. Uzaklardan gelen bir müzik sesi durdurdu onu. Gözlerinin içi şaşkınlıkla parladı ilk kez yağmurdan kaçmayan birine şahit oluyordu. İstemsizce sesin geldiği yöne doğru gitmeye başladı. Yağmurun altında keman çalan bir adamla karşılaşmayı hiç beklemiyordu durdu ve uzaktan onu izledi. Kemanın sesiyle ruhu huzur bulmuştu yağmurun bittiğinden haberi dahi olmadı. Adam aniden arkasını dönünce affalladı ne yapması gerektiğini şaşırdı. Adamın pek umrumda değil gibiydi hatta kadını bile farketmemiş olabilirdi kemanı hızla yere çarptı kadın bir anda irkildi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken adam hızla oradan koşar adımlarla uzaklaştı. Kadın daha yeni hareket etmek aklına gelmiş gibi bir adım attı yavaşça adamın keman çaldığı yere doğru yürüdü. Kemanı eline aldı ve çok hasar var mı diye baktı parçalanmış kemanı görünce yüzü daha da düştü. Ne olacak tı sanki az hasar alsa bile sahibine geri götüremezdi. O adam yabancı olduğu sokaklarda bir yabancıydı.Kadın ayağa kalkınca sendeledi ayağı keman çantasına takılmıştı eğildi ve çantanın içini açtı birkaç kağıt parçasıyla karşılaştı ilk başta nota diye düşündü içini açınca gördü ki bu bir defterden yırtılmış sayfaydı.
“Bulutlar ağlıyor sessizce öyle naif ve güzel ağlıyorlar ki su damlaları ile kaplı pencereyi perdeyle kapatamıyorum. Ne kadar içimi titressede soğukluğu yinede vazgeçemiyorum onları izlemekten. Kafa ağrısıyla eşlik ediyorum ağlayan bulutlara. Bulutlar usul usul ağlamaya devam ediyor bende onun gözyaşlarıyla ıslanıyorum. Vücuduma her değen damla yakıyor orayı. Sonrasında bir ferahlık hissediyorum ruhumda bir dinginlik. Sanki ruhumu temizliyor bu gözyaşları tirtir titrerken bulutlarla gözyaşlarımız karışıyor, burnuma toprak kokusu doluyor. Öyle bir çekiyorum ki bu kokuyu çiğerlerime tüm vücudumda hissediyorum. Rüzgar uçuruyor saçlarımı, saçlarımla beraber üzerimdeki ağırlık ve gerginliği. Yüzümü gökyüzüne çeviriyorum siyahın esir aldığı gökyüzüne bulutları arıyor gözlerim teşekkür ediyorum onlara. Saygıyla ve minnetle milyonlarca kez bakıyorum. Sırılsıklam olan vücudumun titreyip titremediğini bile kestiremiyorum, gözlerimi yumuyorum ve içimdeki huzuru hissediyorum tüm hücrelerimle. Kendini siyaha teslim etmiş gökyüzü gibi bende önümü dahi göremediğim sokakta gözlerimi yumarak kendi karanlığıma teslim oluyorum.”
Gözleri dolu dolu okuyor kadın satırları. Satırlar bitince anca duyuyor etrafındaki gürültüyü panikle etrafına bakıyor bir kalabalık ilerde de arabanın altında kanlar içinde yatan kemancı.Okuduğu satırların sahibi son kez bakıyor adamın yüzüne hafızasına kazımak istercesine. Yerdeki kemanı ve çantayı olarak yabancı olduğu sokaklarda kendini karanlığa teslim ediyor.