‘’HERKEZ” YAZAN YAZAR VE MCGUFFİN

Fotoğraf sahibi: Pixabay (@Pixabay on Pexels)

Hayat size, aslında kim olduğunuzu, ömrünüz boyunca birkaç defa gösterir. Kimileri, aslında olduğu kendisi  karşısında mutlu olur, hayatına yeni bir yol çizer. Bense, gördüğüm manzarayla delirip dehşete düşenlerdenim.

Aslında olduğum kişiyi bir pazar sabahı bilgisayarımın ekranında gördüm. Paragraflara ayrılmış nizami biçimiyle ekranımda duran denemem, başlığını kondurmam için beni bekliyordu. Aşkla ve belki de biraz şehvetle yazıma baktım. Gözlerim, ekranın yanında duran gözlüğe kaydı.  İpliğine dizilmiş boncuklarına, çerçeve içine alınmış camlarıyla masada öylece duruyordu. Nereden geldiğini hatırlamak için zahmet etmeye vaktim yoktu, ekranımda duran hazzı yaşamak istiyordum.

Birinci paragrafı hızlı hızlı okudum. 2 aydır düzenli olarak okuduğum bu muntazam eserin her bir harfini ezberlermiş, her noktasının çıkardığı sesi duymuştum.

İkinci paragrafa geldiğimde, yüzümü bilgisayarın ekranına doğru yaklaştım. Gözlerim, bu tanrısal eseri idrak edemeyecek kadar insani ve ilkeldi. Acıyorlardı ve  gözlük takmam için ağlayıp yaşarıyorlardı  . Hayır bu soyu sopu belirsiz gözlüğü takmayacaktım.    Yazıma, çıplak gözle bakmak, bu eserin her kıvrımına etimle dokunmak istiyordum.

Kelimelerimin yanında ilkel gözlerimin acısı benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu.

İkinci paragrafın son cümlesinin 4. kelimesinde, önce gözlerimin yaşarmasından mütevellit yanlış okuduğumu  zannettim.  Bütün coşkunuzla yürürken önünüze çıkan bariyerin sizi durdurması gibi gözlerim durmuştu. Okuduğum kelimeyi geçemiyor, aşamıyordum bir türlü. Tekrar okudum. Gözlüğe baktım. Takmadım. Tekrar okudum. Gözlüğe baktım. Takmadım.  İşte, hayat bana aslında olduğum kişiyi bilgisayar ekranından gösteriyordu.  Ekranda ‘’Herkez’’ yazıyordu.

Ekrana daha uzun bakarsam kelimenin kendiliğinden düzelmesini ümit edecek kadar delirmiştim bir anda. Yer ayağımın altından kalkıyor, göğsüme oturan kaya ben nefes almaya çalıştıkça hareket ediyordu. Lan amına koduğumun kelimesi, seni sikerim! N e ‘’Herkezi’’ ulan! Ne ‘’Herkezi’’!

Adi gözlük tüm bu rezaletin tanığı olarak bana bakıyordu.  Suratıma daha fazla bakmaması için onu ters çevirdim. Evime nereden geldiği belli olmayan, bana akıl vermek üzere buraya kondurulmuş, bugüne kadar tüm emeklerimi tüm birikimlerimi sorgulayan bu tehlikeli gözlüğü takmayacaktım. Gözlerim dikenlenmiş, yaşarıyordu.

Geçirdiğim sessiz cinnet etrafça duyulmadığı için Tanrı’ya şükrettim. İyi bir yazarın böyle durumlarda yapacağı gibi derin bir nefes aldım. Yapmam gerekeni belirlemeliydim.  Önce doktor dostlarıma kim bilir hangi travmamın sonucu olarak ‘’Herkez’’ yazmış olabileceğimi sormak ve sonra da gözlüğün hikayesini öğrenmek için aramaya karar verdim. Sonra vazgeçtim. Bu büyük skandal duyulursa, geçmişte yazdığım tüm eserler şüphe altında kalır ve belki de yazarlığım rezil bir sorgulamaya tutulurdu. Aklıma aniden öğrencilerim geldi! Onlara, hayatlarında oluşan kaosları takip etmeleri gerektiğini ve iyi öykünün bu kaoslarda barınacağını nasihat ederdim.  Bu biçare, sapık gözlükte ne gibi bir öykü bulabilirdim amına koyayım! Asla yaşadığım bu durumdan ‘’Herkez’’den haberleri olmamalıydı. Hele hele akademi bu konunun peşini bırakmayacak belki de ders vermeme izin vermeyecekti!  Telaşla gözlüğe sarıldım. Camlarına dokundum. İpliklerinde asılı mavi boncuklara ellerimle temas ettim. ‘’Herkez’’i yazan her kimse, gözlüğün de sahibi o olmalıydı.  Nereden geldin seni küçük böcek!

Gözlük, ben ve ekranda yazan ‘’Herkez’’ orada öylece duruyorduk. Gözlüğün, bana kaos değil de yardımcı olabilmek için gönderildiğini düşündüğüm o kısacık an kahkaha sesiyle kesildi. Kulaklarımı, gözlüğe yaklaştırdım. Onu kesinlikle takmayacaktım ama sesini duyabilmek için kulaklarıma yaklaştırdım.  Pezevenk gözlük bana gülüyordu. Sesini duyuyordum! Aynı anda ekranımda arı vızıldaması  gelmeye başladı. ‘’Herkez’’ ötüyordu! ‘’Zzzzzzz’!  Bu ruh hastası kelime, ekranımın içinde ötüyordu!

Dizlerimin üzerine çöktüm. Gözlük, sağ kulağıma asılmış halde kalmış, ben kahkahaların ve arı vızıldamasının içinde ağlıyordum.

kübra muratağaoğlu
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Sonraki
DUYGULARIN ESİRİ olmak, tıpkı göz göre göre ruhunu zincirlemek gibi…

DUYGULARIN ESİRİ olmak, tıpkı göz göre göre ruhunu zincirlemek gibi…

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.