Tan kızıllığı adlı kitabının bölümlerinden bir tanesinin başlığı, tanrının dürüstlüğüdür.
başlığı atar ve şöyle devam eder;
”her şeyi bilen ve her şeye kadir olan bir tanrı ve amacının yaratıkları tarafından anlaşılmamasına çalışan bir tanrı. bu tanrı gerçekten iyiliklerin tanrısı olabilir mi ? sanki insanlığın selameti için sakıncası yokmuş gibi, sayısız şüpheyi ve tereddüdü binlerce yıl boyunca yaşatıp sürdüren tanrı, buna karşın gerçekte yanılmanın korkunç sonuçlarını belirsiz bir şekilde vaat etmiyor mu ?
o, insanlığın nasıl da hakikat uğruna acı çektiğini, hakikate sahip olsa da iyice görebilseydi, gaddar bir tanrı olmaz mıydı ?
acaba, bunun için gerekli tini (ruhu) mi yoktu ? ya da konuşma yeteneği ?
o zaman daha da kötü! o zaman kendi adına ‘hakikat’ dediği şeyde de yanılıyor ve kendisi de ‘zavallı aldatılmış şeytandan’ pek uzak düşmüyordu!”
TANRI ÖLDÜ
tanrı öldüden kastı, kuvvetle muhtemel, içindeki putları yani tanrıları öldürmüş olmasıdır. ya da hristiyanların ürettiği saçma sapan tanrı imgesini öldürmüş olmasıdır.
eski ahitte musa ile tanrının güreşmesi ve musa’nın galip gelmesi anlatılır. oradaki kasıt da, kuvvetle muhtemel, musa’nın içindeki tanrılaştırdığı/putlaştırdığı imgeye galip gelmesidir.
nietzsche, şeytanı ‘ başkasına ahlak dersi vermeye çalışan yobaz’ olarak tanımlar. bana göre bu konudaki en iyi tanımlama budur. kendisine olan saygım bu tanımlama ile kat be kat artmıştır.
ayrıca kendisinin ahlak anlayışı lars von trier’in dogville filminde oldukça güzel bir biçimde işlenmiştir
Sex düşkünü, filozof , düşünür, eleştirmen ,yazar adam tam bı kaçık bazı cümlelerini hala aciklayamiyoruz veya çok farklı yerlere cekilebiliyor
sanıldığının aksine nihilist değildir, fakat nihilizme zemin hazırlamıştır. insan aklının abartılmış olduğunu ve doğru bilginin merkezine alınmaması gerektiğini, çünkü dünyadaki her canlının kendine ait bir bakış açısı olduğunu savunur. bu durumda insan doğru bilgiyi keşfeden değil yaratandır. bilginin doğruluğu ise insanı geliştirip geliştirmediği üzerinden ölçer. bunun sonucu olarak da evrensel bir doğrunun olmadığı kanaatindedir.
bu düşüncesiyle birlikte hayata karşı pozitif bir bakışı vardır. dinsel baskıların ve söylemlerin azalması sonucu hayatı bir açık deniz olarak görür. insan bilinmezliklerle dolu bu açık denizde özgürce yüzebilen, keşfedebilen ve kendi doğrularını yaratabilen bir varlıktır. bu da hayatın neşeli ve umut veren yönüdür.
derin olduğunu bilen kimse, kolay anlaşılır olmaya çalışır..
kalabalığa derin görünmekten hoşlanan kimse ise anlaşılmaz olmaya çalışır..
kalabalık dibini göremediği her şeyi derin sanır çünkü
dönemindeki tüm bilgi birikimini en aykırı şekilde harmanlayan dahi deli alman filozoftur.
insanlara olan güvenini ve inancını yitiren nietzsche “insanlara gitme, ormanda kal. hayvanlar arasına gitsen daha iyi olur” sözleriyle insanların en vahşi hayvandan bile daha tehlikeli olduğunu savunmaktadır.
nietzsche sıradan insanları sevmezdi ve kadınların aşağılık ve aciz varlıklar olduğunu düşünerek kadınları da sevmezdi. kadın- erkek ilişkisine çok sıcak bakmaması, kendisini kadınlardan uzak tutan bir savunma mekanizması düşüncesi olarak yorumlanabilir. kadınları erkeğin cinsel bir nesnesi olarak yansıtması, cinselliğin nietzsche için yatakta biten bir üstünlük mücadelesinden başka bir şey değildir.
mizojin olarak bilinen nietzsche’nin kadınlara olan nefreti ve onları şeytanın bir parçası olarak görmesi, hayatındaki kadın ilişkilerindeki başarısızlıkların bir sonucu olarak düşünülebilir elbetteki.
Tabi bu düşüncelerin yaptığı davranislarin çoğu çocukluktan ona kalan miras olarak da düşünülebilir. .kadın hegemonyasinda yetişen niçe küçük yaşlarda kilise baskısını bütün benliğiyle hissetmiş eserlerinde yansımıştır
Hiç bir kadın ile normal duygusal bir bağ yaşamamış ve fahişeler ile sürekli Birlikte olmuştu hatta bel soğukluğu bile kapmistir .bundan dolayıdır ki bazı sözlerinde kadın aşağılayıcı cümleler kurmuşdur.ve böylece onlara üstünlük kurmaya çalışmıştır.
Ölümü ve ölümünden önceki olayda baya trajiktir
Birgün niçe yolda yürürken bir kalabalık görür at cokezlemistir sahibi habire kirbaclar , kalabalığın etkisiyle sahibi abarttikca abartir ve at bayılır Nietzsche koşarak atın yanına gelip boynuna sarılır . Ve gözlerinden yaşlar akar ve Nietzsche de bayılır ayildiginda kendisini 10 senelik misafir edicek olan tımarhane de bulucaktir ,10 sene boyunca kimseyle konuşmayacak ve 10 senenin sonunda ölücektir
Çok gariptir ki nefret ettiği evinden sadece 30 metre öteye gömülür
Ve buda çok sevdiğim bir filmin repligine gelmekte.
Dünyada yapılan tüm yolculuklar eve dönmek için yapılır.