(1 uçlu kalem) Günümüzde kalem basit ve kolay bir yazma aracı olarak bilinmektedir. Kalemin tarihi çok eski çağlara dayanmaktadır. Özellikle sanayi devriminin ardından sanayinin de gelişmesiyle birlikte kalemin de bu gelişme ile paralel bir gelişme gösterdiğini görmekteyiz. Tabi tarihin ilk dönemlerinde kullanılan kalemler yeterince basit değillerdi yazılması zor ve zahmetliydi. O tarihlerde kalemler tüydendi ve bu durum kendi arasında bir kalite taşımaktaydı. En iyi yazan tüy kalemi kaz tüyünden olan mürekkepli kalemlerdi. Bilinenin aksine kalemin tarihi yazıdan da eskidir. İlk mürekkep MÖ 2697 de eşek derisi misk ve gaz yağından elde edilen bir çeşit yapışkandı.
Bu yapışkan mürekkep ileri tarihlerde mürekkepli kalemin icat edilmesini sağlamıştır. İlk zamanlar kamış kalemler kullanılmıştır. 18. yüzyıl sonlarına doğru mürekkepli çelik kalemler dünyanın her yerinde kullanılmaya başlanmıştır. Ama bundan öncesinde kaz tüyü olan mürekkepli kalemler yaklaşık 1000 yıl kadar kullanılmıştır. Yine 18. yüzyılda Alonzo Toensend Cross ilk mekanik aksamlı kurşun kalemi geliştirmiştir. Sanayi devrimi ile gelişen bütün mekanik yöntemler kalem teknolojisini de geliştirmiştir. Hemen çalışmalara başlayan uzmanlar dolma kalemi üretmişlerdir. Dolma kalemin ucunda bir hava deliği ve üç küçük kanal tasarlayarak mürekkebin kağıda damlamasını engellenişi ve kalemin ucuna daha kolay gelebilmesini sağlamışlardır. Ve bilindiği üzere günümüzde hala dolma kalemler bu mekanizma ile üretilmektedirler.
19.yüzyıla gelindiğinde tükenmez kalem teknolojisine ulaşılmıştı ama bu mekanizmaya ihtiyaç olmadığı düşüncesi ile piyasaya sürülmemişti.Tükenmez kalem; dolma kalemin düzeneğinin düzenlenmesi ve değiştirilmesiyle 1935 yılında Lazslo Josef Biro tarafından bulunmuştur. Daha sonrasında seri üretime geçilmiştir. En çok kullanılan kalemlerin tarihçesi bu şekilde zamanla oluşturulmuştur. Peki uçlu kalem tarihi nedir? Uçlu kalem ya da basmalı kalem ise karbondan yapılmış özel uçlar ile kullanılan mekanik kurşun bir kalemdir. Bir çek firması olan Koh-i Noor Hardtmuth tarafından üretilen model olan versatil Türkçede bir dönem basmalı kalem olarak kullanılmıştır.
Uçlu kalemler kalemin arka kapağı açılarak ya da kalemin yazı yazma ucundan ucun yavaşça ittirilmesi ile içerisine uç konan kalem kapağına basmak suretiyle ucun dışa ittirilerek yazı yazmaya hazır hale getirilmesi prensibine dayalı çalışmaktadır. Bu kaleme uygun olarak tasarlanmış uçlar bulunmaktadır. Batılı ülkelerde kullanılan dil itibari ile kesirler noktaile gösterildiği için basmalı kalem çapı 0.50.7 0,9 mm şeklinde tasarlanmıştır.Ayrıca özel teknik tasarımlar için de hazırlanmış 0,3 0.35 mm lik teknik çizim model uçlu kalemleri de bulunmaktadır.
(2 tost makinesi) Ekmeğin “tost” yapılarak yenilmesi belki Eski Mısırlılara kadar uzanır ama onlar ekmeğe yeni bir tat katmak için değil, daha fazla saklayabilmek amacıyla nemden arındırmak için “tost” yapıyorlardı.
Tost yüzyıllarca ekmek kızartmaktan ibaretti. Amerikan ailesinin piknik alışkanlıklarının değişmez manzarasını oluşturan “tost fırını” (toaster oven) 19. yüzyılda piyasaya çıktı. Kömürlü bir ocak üstüne yerleştirilen ızgara telden ibaret bu ilk tost aleti, ancak elektriğin icadıyla ekmek kızartma alanında gerçekten değişikliğe yol açacaktı. Elektrikli tost makineleri ekmeği yakma tehlikesi açısından yenilik getirmiyordu ama her seferinde birkaç dilim ekmek için fırın veya ocak yakma sorununa son veriyordu.
Cornelius Swarthout adlı kişi 1869’da tost makinesinin ilk patentini aldı. Daha sonra demir dökümlü ve gaz ile çalışan bir makine geliştirdi. 1911’de ise General Electric bugünkü elektrikle çalışan tost makinesini icat etti. 1910 yılında yapılan reklam da mutfağa gitmeden günün her saatinde kahvaltı edebilmeyi ön plana çıkartmaktaydı.
Birinci Dünya Savaşı’nda çalıştığı şirketin kafeteryasında yanmış tost ekmeklerinden sıkılan Charles Strite, 1929 yılının 29 Mayıs’ında ürettiği makinesinin patentini alarak emeklerinin sonucunu gördü; artık tost makinesi zaman ayarlıydı. Arkadaşlarının mali desteğiyle ilk yüz makinesini bir lokanta zincirine teslim eden Strite, hemen bütün makinelerinin çeşitli arızalar nedeniyle iade edildiğini gördü. Fakat lokantacılar makineyi sevmişlerdi ve aksaklıkların düzeltilmesini bekliyorlardı.
Evler için 1926’dan itibaren üretilmeye başlanılan ilk tost makineleri istenilen derecede kızartılan ekmeği yukarı fırlatıyordu ama filmlerde görüldüğü gibi bunu biraz şiddetli yapıyordu.
Reklamlarda artık ekmeklerin beklenmesinin, döndürülmesinin gerekmediği, yanmadığı yazılsa da bu pek doğru değildi, çünkü makine zamanla kızıyor, ilk konulan ekmekle sonuncu arasında önemli fark oluyordu. Gazeteler makinenin önce ısıtılıp soğumaya başladığı andan itibaren kullanılmasını öğütlemeye başladılar, ama sorun önemli değildi, kısa sürede otomatik tost makineleri üretildi…
(3 duşa kabin) Eski yunanlılarda duş M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren daha çok kamusal alandaki toplu duş biçiminde yaygın olarak görülmektedir. Zengin Yunanlar için, kölenin küvetin içinde başından aşağı dökeceği bir kova su daha sağlıklı, hele Ispartalılar için soğuğu makbuldü. Platon da sıcak su ve buhar odalarının zayıf ve yaşlılara uygun olduğunu yazmaktadır. Atletler soğuk suyla yıkanır, kir ve terlerini demir veya tunç, altın veya kazıyıcı ile kazıyarak temizler, keçi yağı ve külden yapılan sabundan çok pudra, yağ ve bu kazıyıcılar kullanılırdı. Yine de, hayvan başlı duşların altında yıkanan atletleri gösteren vazo resimleri günümüze ulaşmıştır.
Evlerde banyoların olağanlaşmasıyla duş modelleri de geliştirilmeye başlandı. 1810’larda İngiltere’de üretilen “kraliyet duşu”nu İngiliz kibarları bile tuhaf karşılamıştı. Bu duş pompalıydı ve aynı suyu tekrar tekrar kullanıyordu Bu duş temizlenmekten çok süslenme amaçlıydı çünkü duşa giren kişi koni biçiminde, bugünkü bonelerin atası olan parfümlü bir başlık giyiyor, böylece bütün vücut giyinmeden önce güzel kokularla sıvanmış oluyordu.
Duş 1800’lerde Amerika’da evlere girmeye başladı ve küvetler de ona göre biçim değiştirdi. 1830’larda ABD’de Virginia iskemle duşu yaygınlaştı. Bu duş ahşaptandı ve piyano iskemlesine benzer iskemlesi vardı. Duş küvete yerleştirilir, elle çalışan pompa suyu yukarı gönderir, ayakla çalışan bir pedalin hareket ettirdiği bir fırça sırtı keselerdi. Hem temizler hem de masaj yapardı.
1850’lerde sıcak ve soğuk su boruları kurşundan olan duş yapıldı. Vana ile suyun sıcaklığı ayarlanıyordu. 1880-90’larda duşlar bugünküne benzedi. 1889 da J. L Mott Demir İşleri her sınıftan insan için birçok duş modeli geliştirdi. Patenti kendisine ait, vücudun her tarafına sıcak su gönderen bir model de vardı Her tarafı borularla dolu küvet kullanıcının görünmemesini de sağlıyordu. Kataloğa göre bu duş küvetlere veya Türk ve Rus banyolarına da uygulanabilirdi. Türk ve Rus banyoları Amerikalıların duşla tanıştıkları ilk yerlerdi. Ortak sıcak su havuzları ve buhar odaları ile soğukluklar bulunan bu hamamlarda duşlar banyodan önce ve sonra kullanılıyordu. Ama bu duşların ömrü uzun olmamıştı.
Şehir altyapılarının ve orta sınıfların gelişimiyle standartlaşan duş, aynı standartları benimseyen ülkelere taşındı. Fransızcada 1588 yılına tarihlenen ve İtalyanca “douge” den geldiği bildirilen “douche” kelimesi, İtalyan’ca “doccia”, Almanca “Dusche”, Yunanca “Dus” biçimiyle kullanılmaktadır.