Gelin artık yıllardır yaşadığımız, karşıtlıkları, fikirlerimizi, görüşlerimizi, inanç ve hayata olan yaklaşımlarımızı bir kenara koyalım. Hepimizin yüzleri nasıl farklı ise fikirleri de farklı. Bu yüzden farklı fikir ve inançlarımızı hiçbir zaman, asla aynı yapamayız. Bu şekilde devam edersek sadece birbirimizi yiyerek ızdırap çeker, bu şekilde var olamayacağımızı uzun ve acı dolu yıllar sonunda zorakilikten anlarız.
Gelin hepimiz farklı fikir ve görüşlere rağmen ortak bir şeyi kendimize önemli kılalım. Bir başkasının ne ve nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğine dair birbirimizi ikna etmeye çalışmayı bırakalım. Sadece birbirimize zarar vermeden kendi fikir ve görüşlerimizle kendi kendimize yaşayalım. Hepimizin tek bir ortak doğrusu olsun: Tüm halkın iyi, mutlu ve huzurlu hayatı.
Zira halkın bir kısmı mutsuz ve huzursuz ise diğer kısımların da huzurlu ve mutlu olması mümkün olamayacaktır.
Doğanın ya da Tanrı’nın bizleri farklı yaratmış olması, bizleri birbirimize kırdırmak için değil, birbirimizi tamamlayabilmemiz, herkesin toplumda mutlu olacağı yeri doğal olarak doldurabilmesi içindir.
Birbirimizi yemenin ızdırap ve acısını yıllardır yaşıyoruz. Gelin bir de hep birlikte birbirimizin iyiliğini düşünmenin nasıl olabileceğine doğru yönelelim. ‘Yaptıklarımızın bir başkasına zararı var mı? Bunu bana, eşime, çocuğuma yapsalardı ben nasıl hissederdim?’ Bu düşüncelerle hareket ettiğimiz bir yaklaşımı uygulamayı bir deneyelim. Biz değiştikçe hayatın bize yaklaşımının nasıl değiştiğine şahit olalım.