Üniversite kampüslerindeki birtakım hayvan hakları savunucusu oluşumların üyelerinin bir bölümünün faşizan tavırları yüzünden rahat rahat dile getiremediğimiz bir konuya değineceğim.
Hayvan haklarını savunmak zorunda mıyız?
Tuhaf gelebilir ama bu soruya evet demek gibi bir yükümlülüğümüz yoktur.
İnsan hayvanları sevebilir, evinde hayvan besleyebilir, hayvan haklarını savunabilir, hayvanların yaşam alanlarının ihlal edilmesine karşı çıkabilir… veya bunları yapmayabilir. İnsan da bir hayvan olarak doğanın parçasıdır ve bugün sahip olduğumuz medeniyete sahip olabilmek için doğanın canına okumuştur.
Nasıl ki havayı dört duvarla örüp, başka insanlar giremesin diye de önüne bir kapı koyup kilitliyorsak, sokaklarda da sokak hayvanları olmamasını istemek hakkımızdır diye düşünüyorum. Hayvanlar sokaktan toplanıp götürülüp bir yerde topluca öldürülsünler diyen yok. Zaten bu basit talep yüzünden neden katliam çağrısı yapıyormuş muamelesi gördüğümüzü de anlamakta zorlanıyorum, çünkü herhalde bu arkadaşlar sokak hayvanlarının sokakta yaşamaktan mutlu olduğunu falan sanıyor. Evsiz insanlar sokakta yaşamaktan ne kadar memnunsa, sokak hayvanları da muhtemelen o kadar memnundur.
Şimdi biraz daha özele inip şunu kabul edelim: Aslında sokak hayvanı derken ilk aklımıza gelen hayvan sokak köpekleri. Köpeklerin ataları, göçebe yaşarken evcilleştirdiğimiz kurtlar. Yani bir kurt doğada hayatta kalma konusunda bir köpeğe göre çok daha avantajlı. Ama köpeklerin doğada hayatta kalma şansları çok daha düşük. Biz bu hayvanları evcilleştirerek bu hale getirdik, sonra da sokağa saldık. İçten içe biliyoruz ki vahşi doğada yaşayamazlar, ama bir yandan sokakta yaşayan köpekleri toplayıp evimize almak da istemiyoruz. O yüzden diyoruz ki onların yeri sokaklarımız olsun. Yani aslında sokak köpeklerinin sokakta yaşamaya devam etmelerini savunmak dahi aşağılayıcı bir fikir.
Şimdi bir soru: Neden tüm hayvanların haklarını değil de, en çok kedinin köpeğin hakkını savunuyoruz? Neden sokakta köpek görünce eğilip başını okşayıp seviyoruz da, evimizde örümcek görsek başını eziyoruz? Örümcek de hayvan değil mi? Onun da yaşama hakkı yok mu? Ya da her türlü hayvan etini tüketirken, evimizde yayıla yayıla internetten sipariş ettiğimiz hamburgerleri, pizzaları yerken bir yandan evde beslediğimiz kedimizin köpeğimizin başını okşamak iki yüzlü bir hareket olmuyor mu?
Aslında cevap basit: Gerçekten iki yüzlüyüz. Çünkü hoşumuza giden hayvana iyi, gitmeyene kötü muamele yapıyoruz. Yani canımız ne isterse onu yapıyoruz, ama ısrarla sanki öyle değilmiş gibi lanse etmeye çalışıyoruz.
Bir kısım insan, insan hayatından soyutladığımız sayısız türdeki hayvana, kalan sokak hayvanlarını da eklemek istiyor; bir kısım insan da buna karşı mücadele veriyor. Biz de bu iki cephe insanın savaşına tanıklık ediyoruz.
Önerilen İçerik: Türkiye’de Hayvan Olmanın Zorlukları