Rabbim, ben senden hep isterim. Çok isterim. Uyur uyanır, yatar kalkar isterim. Sen de bazen gönlünden ne koparsa verirsin. Bazen verir gibi yapar, sabır sahibi yaparsın. Bazen direkt vermez tecrübe sahibi, bazen de adamı deli edersin… Bundan yıllar evvel ellerim buz gibi, karnımda garip ağrılar, midemde bulantılar eşliğinde iki şey istemiştim senden. İkisininde hayır’lısını vermiştin. Ve ben, hayır’lısının benim için hayırlısı olacağından bi haber ellerimi dizlerime, kafamı nerelere vursam girişimlerinde bulunmuştum. Ve ben, senden yine bir şey istemeye geldim. Biliyorum, biliyorum ama bir dur, bir dinle Allah’ım. Bak, ellerim yıllar evvelkinden daha soğuk, karnımda yine o ağrı, bu defa midem değil kafamın bulanıklık farkıyla kapattığın kapılar ardından yüzsüz bir kulun olarak sesleniyorum…Bugün Cüneyt abi “ İnsan sevdiğiyle burdan çıkar Kayseri’ye bile yürür Buse. Ama Ahmet abinle bakkala bile gitmem.Yani insan sevince… Sen düşün.” Dedi. Yani demem o ki allahım, ben müsaade edersen eğer, senden olur diyorsan eğer, hak ettin be buse diyorsan eğer, bu karşımda duran bina gibi gülümsüyorsan… Ben Kayseri’ye yürümek istiyorum Allah’ım. Amin.
(Binalar da gülümser, göz kırpar ve dudaklarının üstünde beni olur. Olabilir. Nasıl gülümsediğinizle alakalı.)