Hayatın her alanında olduğu gibi sinema sektörü de bir süredir kadın yönetmenlerin ve set çalışanlarının varlığını kabul etmiş durumda. Hollywood’un bir “erkek kulübü” olduğu zamanlar çok geride kalmış olmasa da değişimin başladığı görülüyor. San Diego Eyalet Üniversitesi Televizyon ve Filmde Kadın Çalışmaları Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, 2020’de en çok hasılat yapan 100 Hollywood filmini çeken film yapımcılarının yüzde 16’sını kadın yönetmenler oluşturuyor. Bu, 2019’a göre yüzde 4’lük, 2018 yılına göre ise yüzde 12’lik bir artış demek.
Bundan birkaç sene öncesi ile kıyasladığımızda insanların mobiliteye olan bağlılığının artması ve gelişen teknoloji ile film çekmek artık çok daha kolay ve hızlı. Üstelik bu girişimin acemice olduğunu düşüneceklere usta yönetmenlerin bile bu yola başvurduğunu hatırlatalım. Özellikle de Galaxy S21 Ultra 5G gibi tek seferde sinematik 8K videolar çekmenizi sağlayacak bir telefonunuz varsa, hiçbir engeliniz yok demektir!
Fakat önce kadın sinemasının bu günlere gelmesini sağlayan yönetmenleri de bir tanımaya ne dersiniz?
Kamera arkasında ilk kez bir kadın: Alice Guy-Blaché
Eğer kadın yönetmenlerden söz edeceksek Alice Guy-Blaché’den başlamak en doğrusu olur. Çünkü kendisi kadınların henüz oy kullanma hakkının dahi olmadığı günlerde yönetmenlik yapan ilk kadın. Üstelik sinema tarihindeki ilk kurmaca film olan La Fée aux Choux (Lahana Perisi) adlı filmin de yönetmeni. Resmi kaynaklara göre Guy-Blaché’nin fantastikten romantik filmlere çok geniş bir yelpazede üç yüz ellinin üzerinde filmi bulunuyor. Ayrıca 1896 yılında çektiği ilk filminden sonra 1906 yılında kadar dünyada bilinen tek kadın yönetmeniydi. Kadınlar için yönetmenlik tarihi başlatan cesaretin ve yaratıcı dünyan için teşekkürler Alice!
Yeni Dalga’da “Büyükanne” etkisi: Agnès Varda
Bir diğer isim ise, cinsiyet ayırt etmeksizin baktığımızda da sinema tarihinde çok büyük iz bırakan Agnès Varda. Onu bu kadar özel yapan ise kurmaca veya deneysel, uzun veya kısa metrajlı her tür ve formda filmler çekmesinin yanı sıra Fransız Yeni Dalgası yıllarında sinemaya başlaması ve bu akımın tek kadın yönetmeni olması. La Pointe-Courte ile başlayan kariyeri boyunca süre, ana akım sinemanın dayattığı geleneksel anlatıya kafa tutmuş, geliştirdiği sineyazı (cinécriture) kuramıyla çektiği filmlerde ise resim, fotoğraf, yerleştirme ve edebiyatı bir araya getirerek disiplinlerarası çalışmalara imza atmış bir asi aslında Varda.
Kamera önünden arkasına bir yolculuk: Cahide Sonku ve Bilge Olgaç
Türk sinema tarihinde ise yönetmenliğe ilk el atan kadın Cahide Sonku. Kariyeri Türk sineması için neredeyse bir devrim diyebiliriz. Sinemamızın ilk yıldız kadın oyuncusu olmanın yanı sıra kamera arkasına geçen ilk kadın yine kendisi.
Türk sinemasında kadın yönetmen denince akla ilk gelen isimlerden bir diğeri ise Bilge Olgaç. Günümüzde Türk kadın yönetmen sayısının giderek artmasında büyük etkisinin olduğu söylenen nadir yönetmenlerden. Türk sinemasının en çok film yöneten kadın yönetmeni unvanına sahip olmasının yanı sıra bulunduğu dönemin de tek kadın yönetmeni. Erkek kahramanlarla film çektiği dönemleri “Bir kadın ne yapabilir diye bakıyorlardı. Kuşkulu bir bakıştı.” diye anlatan Olgaç, “Toplumsal koşullar değişirse erkeklerin de değişeceğini” savunmayı hiç bırakmadı ve uluslararası bir kadın filmleri festivalinde ödül kazanan ilk kadın yönetmen oldu.
Fellini’den el alan kadın: Lina Wertmüller
İtalyan sinemasında ise özellikle Fellini’den el alması ile tanınan Lina Wertmüller döneminin en çok dikkat çeken isimlerinden biri. Ölüm ve cinayet gibi kavramlarını bile komedi unsuru olarak kullanmayı başaran bir anlatımı olan Wertmüller, 70’li yıllarda çektiği filmlerle İtalyan sinemasının en bilinen bazı komedilerine imza attı. “Seven Beauties” ile En İyi Yönetmen dalında Oscar’a aday gösterilen ilk kadın yönetmen oldu ve 2019’da da Onur Oscar’ı ile ödüllendirildi.
Altın heykelciğin peşinde: Kathryn Bigelow ve Sofia Cappola
En İyi Yönetmen Oscar’ını kazanan ilk kadın Kathryn Bigelow, The Hurt Locker (2008) filmi ile ödül almaya hak kazanan Amerikalı film yönetmeni ve senaristtir. Genellikle iç çatışmalarla mücadele eden kahramanların yer aldığı aksiyon filmleriyle dikkat çekti. Ödülünü Irak, Afganistan ve dünyanın diğer yerlerinde savaşan Amerikan askerlerine adadığını söyledi ve “onlar bizim için var, biz de onlar için” ifadesini kullandı.
Jane Campion, Lina Wertmüller ve Kathryn Bigelow ile birlikte En İyi Yönetmen Akademi Ödülü’ne aday gösterilmiş dört kadından biri de Sofia Cappola. Babası sayesinde henüz bebekken tanıştığı sinema dünyasında ufak bir oyunculuk serüveni de var. Fakat kendisini mutlu ve rahat hissettiği alanın kamera arkası olduğunu söylüyor. Sinemada genel geçer kuralları göz ardı eden, kendi tarzını yakalamış, müziğin etkisine inanan ve filmlerinin senaryosunu bizzat kendisi yazan Cappola, filmlerinde kendi mücadelesini veren güçlü kadınları anlatmayı seviyor.
Kendi filminizin yönetmen koltuğuna geçin!
Bugün hem dünyada hem Türkiye’de kadın sinemacıların sayısında belirgin bir artış var. Tüm bu hikayelere bakınca da ufak ya da büyük demeden bir adım atmak, bir hikâyeye kendini kaptırmak ve kamerayı eline almak gerekiyor. Nerede olursa olsun kendi filmini çekmek ve hikâyeni anlatmak ise şimdi hiç olmadığı kadar kolay. Video ve fotoğrafta devrim yaratmak üzere tasarlanmış olan Samsung Galaxy S21 Ultra 5G’nin sağladığı sinematik 8K çözünürlük ile eşsiz kareler elde ederek kendi filminizi çekmeye başlayabilirsiniz. Bir akıllı telefonda bulunan en yüksek çözünürlük olan 8K video çekim özelliği videolarınızın yüksek kalitede çekimini ve izlenmesini sağlar. 8K 24fps ile çektiğiniz her bir vlog ya da anı videosu sizi yıldız olmaya bir adım daha yaklaştırıyor.