Hayatın İnanılmaz Varoluşu

Kaynak belirtilmedi

Bu yaşam kasırgası ..rüyaların bitmediği , Bazen düşlerin gerçek olduğu, bazen kabusların yaşamı katlanılamaz hale getirerek insana acıtatlı bir gelecek sunduğu ilk ve son şarkı…geçmişte olan herşey ve artık unutulmak üzere geriye silüeti kalan mutlu hatıralar…aslında gerçek olup olmadıklarını bile bilmiyorum zaten çok az olan ertelenmiş mutluluğun ..belkide sadece o meşhur iki yoldan hiçbirini seçmediğim , seçemediğim için olmuştur bütün bunlar. İyice dikkatli baktığında insan, anlıyor yolların bu kasırga içinde yine İnsan tarafından birbirine karıştırıldığını..menfaat, çıkar ve kötü, bencil beklentiler için..belkide kasırga savururken insanı , Hiç korkmaması lazım; Acaba kötü bir yoldamıyım diye…nede olsa yaşam iyi ve kötü için ..istesende, istemesende bir tarafın içine dahilsin . Ne kadar iyiyide kötüyüde kendi kılıflarına uydurup kötü düzenlerini haklı göstermeye çalışsalarda…Yaşam kasırgasını seviyorum, sizde sevin..Çünki kısa süre sonra bitecek..sizde sevin ve unutmayın, gördüğün rüya kabusta olsa güzelde olsa gerçekten bitecek. Haklı ve gerçek olan, bu uzun görünen kısa fırtınada verdiğin mücadele güzel için miydi yoksa çirkin icinmiydi ? Haklı icin miydi yoksa haksız içinmi ? Şeytan için miydi yoksa melek için mi ?…şarkıyı söylerken yada dinlerken amacın ne idi ? Çünkü emin ol bu bizim kontrolümüzde. Sevginin gerçek olması ve son bulmamasi için, daha rüzgar esmeye başlarken o kasırgaya önlemini al, ona göre bir hazırlık yap veya en azından düşünceni iyi hale getir. Böylece şarkıyı söylerken ve dinlerken daha huzurlu olursun ve kısa süre sonra biteceğini unutmazsın . Unutma sadece kasırgaya kapılanlar ve onu bitmeyecek zannedenler, yanlış hazırlık yapıp kötü düşünenler için o kasırgadan ve şarkıdan ibarettir yaşam.. Yani geçici hazlar, biten keyifler . Birincisini yapan yaşayan ve uygulayanlar asla ölmez. Çünkü zaten esas yaşam güzelliği sevgisi ve sonsuz gençliğiyle onları bekliyordur. Belkide insanların ruhlarını gerçekleştirmesi böyle birşeydir. 
      Canımın istemediği birçok şey yaptığımda ( aslında seçim hakkım olduğu halde ), o yaptıklarım her sonlandığında hemen ardından vicdanımı sorguluyorum ve bilerek istemediğim halde bütün bu kısır döngüye neden izin verdiğimi bende anlamıyorum. Varlıklar tam anlamıyla sınıflandırılabilseydi, yüksek ihtimalle insanlar kendilerine inanılmaz şekilde zarar verme yeteneği olan en yüksek tür olurdu. Yinede belli başlı iniş çıkışlar olmasa daha da tahammül edilemez olacak bütün herşey. Bunlara en bariz örnekler; düzenli olarak gözyaşı dökmek, bazı zamanlar kendi kendine konuşmak ve yalnız kalınabilen vakitlerde duygusal ruhaniyetin pozitif yönü yüzeye çıktığında kendi kendine gülebilmektir. Bütün bunların özden kalbin derinlerinden gelmesi lazım ki yüzeye çıkıp o kişinin benliğini tamamen sarabilsin. Zaten yüzeyden kalbe inmesi sahte ve gerçeğe uzak olurdu. Temelde olmayan birşey nasıl tüm varlığımızı sarsıp etkileyebilir ki ? Ne olursa olsun mutlu olmaya karar veren biri, ne olursa olsun zengin olmaya karar veren biri, ne olursa olsun hep iyi hissetmeye hatta canının istediği herşeye ulaşmaya karar veren biri… Bu üç varlık varsayalım ki gerçekten de bu isteklerinin tam anlamıyla mümkün olabileceğine yürekten inanmış olsun…Eskiden söylenmiş bir sözde bu üç ihtirasla bağlantılı ruh haline ölçüt olsun ; “ Görünmez bir mezarlıktır zaman ”. Ne kadar çok yaşasada bu üç kişi, bu üç istek o an içinde, o an ki niyetle söylendiğinden acı ve öğretici bir ders olsa gerektir ki, bu insanların mutluluğa da, zenginliğe de, sürekli iyi hissedeceğine inandığı “ canının istediği herşeye ulaşmaya da “ yüklediği hissiyatın hızla akıp geçen zaman süzgecinde değişmeme, evrilmeme ihtimali yoktur. Başka bir eski sözde şöyle söylenmiştir; ” demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım “. Burada demire ihtiraslarımızın maddeleştirdiği özümüze aykırı olan her türlü geçici hazlar, hatta yıkım getiren demir gibi sözler, demir gibi fiziksel sağlamlık anlamını giydirirsek…toprak olmak ve dayanmak ise, ancak toprak kadar temiz, yağmur sonrası toprağın kokusunun insan ruhuna iyi gelmesi, teninin toprağa değmesi ve vücüdunda ki kötü enerjilerin yokolması demek olabilir. Demir gibi insanlar çoğunluk..toprak gibi insanlar azınlık. Demir gibi şartlar çok fazla, toprak gibi koşullar çok az. Demir gibi yaşayan ama demir gibi gidemeyen insanlar çok fazla..ama toprak gibi yaşayan ve tertemiz toprak misali göçenler çok az oluyor. En azından benim şuana kadar bildiğim böyle. Düşünsene fedakarlığın içyüzünü, bir düşün ve algıla yani hisset ; senin bedeninde ki tüm kötü enerjiyi kendisine çeken ama kendisi kirlenmeyen bir varlık misali bu toprak ve onun gibi olanlar var ama sayıları o kadar az ki…Ve aynı anda eş zamanlı olarak saatin çarkları dönmeye devam ediyor, yani zaman denen mezarlık gözle görülmediği halde yalan değildir ve demir insanlarca da, toprak insanlarca da varlığı biliniyor. Burdan şahsen anladığım yegane ibretlik nasihat, ertelemeyenlerin topraktan gelen özlerini muhafaza ettikleri, erteleyenlerinse bu öze aykırı demir gibi sağlam dedikleri sahte ihtiras dolu benliklerinde ki kalplerini mahvettikleridir. Neyin ertelenip neyin ertelenmeyeceğini anlamak için fazla sorgulamaya yada araştırma yapmaya pek gerek yok. Size dünyanın dayattıkları, sistemin gerekli gösterdikleri, çoğunluğun normal dediği, hemen hemen herkesin ” ne olacak sanki “ dediği herşey ama herşey demirin ve demir insanların bütününü oluşturan içyüzleridir. Bunun tam terside ciğerlerinize kadar çekdiğiniz, henüz imkan varken soluduğunuz, demir insanlar da dahil olmak üzere herkeste ki kötüğü emen ama kendisinde bir kötülük olmayan fedakar toprak özümüzdür. Yeni dünyaya gelen bir bebeğin kokusu ile o yağmurun toprak kokusu arasında o kadar büyük bir fark yok aslında. Bütün bunların düzelmesi için ertelememek gerekiyor. Sizde biliyorsunuz ki demir insanların da en başta ki ilk halleri topraktan başka birşey değildi…Çok eskiden ama sanki yakında söylenmiş sözler gibi hissettiren son birkaç cümle ile vedalaşmak istiyorum ; ” Siz dostlarımsınız ama onlar kardeşlerim olacaklar…İnsanlar içinde söylediklerin ile yalnız başınayken içinden söylediklerin aynı olsun…Biz kışta geldik ama onlar baharda gelecekler…Erteleyenler mahvoldu “. 

Baybars Işık
Sihirli yalnızlık zehir gibidir, ama aşk karanlıkta elenir. Lagün çiçeğini koklayarak devam et ki kavalcının sesini dinlemeye; " yolun sonunda o seni ulaştırsın acıyla terbiye edilmiş batık sarayın diplerinde ki ışığa ".
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
BENCE, FİKRİMCE; İYİLEŞMEK

BENCE, FİKRİMCE; İYİLEŞMEK

Sonraki
En İyi Köpek Eğitim Merkezi Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.