Hayatınızda olup biten şeylere hiç dış göz olarak baktınız mı?
Ya da anın içinde kalarak ince ayrıntıları gördünüz mü?
Aslında benim ‘Küçük Şeylere’ dikkatim bir kitap ile başladı. Üstün Dökmen ‘in ‘Küçük Şeyler’ kitabı 4 seriden oluşuyor. Kitabı okudukça geçmişte olup bitenleri tekrar gözden geçirdiğimde ne kadar güzel ve küçük mutlulukları kaçırdığımı gördüm. önemsememiştim çünkü bana gizliden gizliye kattığı değerleri fark etmiyordum. Küçük şeylerin mutluluğu da öyle küçük ama içimizi ısıtmaya yetecek cinsten.
Üstün Dökmen kitapta da aynen bunu söylüyor.
“Küçük şeyleri, küçümsemeyin, fazla da önem vermeyin.
Küçük şeylere hakkını verin.
Küçük şeylere hakkını vermek, yaşama hakkını vermektir.
Eğer siz yaşama hakkını verirseniz, yaşam da size hakkını verir.
Kitabı okuduktan sonra benim için küçük olabilecek şeyleri düşündüm ve üzerine gitmeye karar verdim. Bende bir değişim yaratacak mıydı? Bu farkındalık hayatımda bir noktayı daha fark etmemi sağlayacak mıydı? Çok merak ettim. Başladığım bir yerden örnek verecek olursam. Bir gün sınıfta içimden gelerek arkadaşlarıma ‘bugün çok güzel görünüyorsun’ dedim ve gözlemlemeye koyuldum belli bir süre hepsinde mutlu bir surat ifadesi vardı. bir cümle bile bizi etkiliyormuş duygu olarak ama biz fark etmiyoruz. O sözcük kaybolup gitse de duygusu hala içimizde sürüyordu.
Küçük şeyleri fark ettiğim anda artık onlara hakkını da vermeliydim, Tadını çıkarmalıydım. Mesela bir sokak hayvanının başını okşadım ona yemek verdim dost oldum. Beni sesimden tanıyor yabancı olarak görmüyordu. Bende yarattığı farkındalık bana manevi değerler verdi, sevgi verdi. o küçük anlık şeyler bizi yaşama daha çok bağlıyor daha çok içine çekiyor. Yarınları düşünüp anlara önem vermediğimizden kaçırıyoruz hayatı. Bu yazım inşallah size de ışık olur. Sevgiler…