Ne büyük tesadüf ki kendimi bulmaya çıkarken, kendimden oldum. Yok yok kendimi unuttum. Hatıraların canı yoktu , acısa da kanamıyordu içi. Yana yakıla aramıyordu gönlünden geçeni. Suçluyu suçsuzu, haklıyı haksızı, seveni sevmeyeni hep aynı potada son buluyordu. Neydi bu ? Çaresizlik. Çaresizliğini anlayabilirdim , en iyi ben bilebilirdim bu duyguyu. Aşka kapalı, aşka yamalı, aşka saplantılı.. Kusura bakma ben böyle güzel sevemedim. Durduğum yeri bilemem, kendinden emin olamam, belki hata payım yüksektir ama en çok ta bilinçsiz insanlar etkileniyor bu illetten. Aşk adı altında bir sürü hayatlar son buluyor. Adı zulüm kayıtlı bir o kadar da takıntılı. İyi ya hayatımızın her yerinde olan Aşkı fazla büyüttük kafamızda. Dost bildiğimiz aynalara soğuduk. Düşman sandığımız çehrelere güldük. Ve ne yazık ki ondan gayrı hayata göz yumduk. Neyseki ümit var. Hep var. Ondan böyle rahatız. Yarınlar hep var diye bu kinimiz, nefretimiz dünlere. Geçmişimize en soğuk havayı soluturuz. Gelecek içinde endişe adı altında ümitli bir heves soluruz. Yapacağımız tek şey hiçbir şeyden pişmanlık duymamak. Neye göre oynarsan Ona sahip olursun. Geçmişini kötülemekle ona sahip çıkarsın. Oysa en özel anılarındı. Yok sayamaz , yok bilemezsin ..Ahh kişisel algılarımız yok mu bu bizde olup, başkalarına en güzelini yansıttığımız, en olmayanı gösterdiğimiz. Ne biliyor musun bu ? Hırsızlık. Kendimize hesap veremeyecegimiz bir vicdan meselesi. Bir klişe ama özdeyiş . Iyi mi o kadarıyla da bitmiyor. Çalkantılı bir geçmişin de olsa asıl mesele O na sahip çıkmak.Eline avucuna sığdırmak onca meseleyi. Ve unutmak hatırında kalarak. Ve yok saymak kötü günleri iyi gunlerin hatırına. Hadi bir kez daha lütfet bunu kendi iyiliğine. Kendi güzelliğin için yap bunu. Hayat istediğinizi maddeler halinde vermese bile elinize bunu yapın. Içimizden içinizden geçen onca maziyi silip atin içiniz kanaya kanaya Ve şunu da sakın unutmayın Gelenler gideni aratır ama sevenler gideni asla unutmaz. GELEN gideni asla affetmez. Affederse ağır seviyordur yok sayar geçmişi Ama içinde hep bir şeyler eksik ve gizlidir . Ben hayatimda koca bir yasla büyüdüm. Geri getirmeyen onca anılardan silindim sıyrıldım ama biyerden sonra da hayal kuramadan yaşayamadım. Sarildim inancima Sarildim yeminime Ve sarildim yarinima Herkes gibi oldum Herkeslestim istemeye istemeye ……
Bir mucize olduğunu bilmiyordu insanoğlu, Var olduğu andan beri mucizeyi hep dışarda aradı. Oysa kendi içinde gezinmeden anlayamazdı, kendi suretini…
Bir gün mutlaka içinde bulunduğu uykudan uyanacaktı. Güzel rüyalar ve çarpıcı gerçekler arasında gidip gelirken anlayacaktı aslını yansıtan zamanın ta kendisi olduğunu. Unutulacak sırların , dünün gazabına uğrayan terkedilislerin dahi içindeki cevherini unutamayacaktı. Mucize isterdik , belki bi şekilde sonsuza uzanan ellerin kan bere içinde kaldığına dahi. Vicdanina tutunan kalbin içinde hıçkıra hıçkıra nefesinin kesildiğini anlayamazdık. Geçmişi yara bere içinde olanın imtihanıdır bu dünya. Sonsuzu son bile bile sonunu hazırlamak isteyenlerin dünyası. Şu hararete bakın bi. Aşk diye boy gösteren yüreğin dilinde hep susamışlık var eceline.. Ve sen o susamisligin ta kendisisin…. Her sonun yeni bir başlangıcı olduğu gibi , içimde dile gelmeyen binlerce kırıntı, kuruntu, takıntı yüz buldu bende. Dinler gibi yaptım hep, gözlerim ıslak imzalı, dilim tutkal misali. Dünya savaşına hoş geldiniz, içler acısı bir teslimiyet var karşınızda. Günler de geçecek elbet, bunlarda bitecek. Hâlâ onun peşindesin, kendinden emin olmayınca ne haldesin bilemezsin. Kanıt aramadan önce temizledim ruhumu, hesabımı ödemeden kalktım; saçının bir teline dünyalar feda eden biri değildim. Kandım kendi fendime, derdimin ortakçısı oldum. Dinler gibi yaptım sancımı, duyamadım yangınını. Sönmeye vaktim olmadı, söndürmeye yeltenmedim bile. Biliyorum düz duvara tırmanmayı da , dikenler üzerinde yürümeyi de. Sana doğru koşmayı öğrettin de , senden uzaklaşmayı; vazgeçmeyi öğretmedin. Bilmem ben aşık olmayı, bilemem sevgiyi. Kimi kime şikayet edeceğini, bahsi geçen seneleri ; anılarda kaldı oysa. Dünya benden uzak , en özel resmi çıkardım merkezinden. Hayalimi kızıp yırttım attım. Yoksun eskisi gibi , heyecan vermiyor o yuzden bu masal. Yorgun savaşçi ; kendine dert edecek adamları sevdi nedense. Yoracak cüsselerde sabahladı ilk akşamdan. Hâlâ içinde bulunduğu uykudan uyanamadı. Dünya ondan uzaktı. Ve bir o kadar imkansız. Felâket adım adım ona yaklaşıyordu, hanesine yazılıyor; bembeyaz buz kesmiş adımlarla ilerliyordu meydan okuya okuya. Bana son kez baktı ve psikolojisi allak bullaktı. Soğuk hava bana son kez dokundu. Düşersem kalkamazdım…. Son halim yoktu resimde. Kaybolduk hiç olmamış gibi.
Her yerim sızlıyor, acıdan olsa gerek. Fazla vaktimiz yok, arkadan gelen insanlar bizi bize kırdırmak için zaman kolluyorlar. Fazla halimiz yoktu bir an düşecek gibi oldum, ama zamanım yoktu buna. Ben , bana rağmen tüm hantallığımı çektiğim bu yolların çıkmazında kendimi bulmuştum. Nereye gidebilirdim? Yok hayır yine gelecektim seneye. Ben seni görmüştüm, kendinden emin dik duruşun hala aklimin köşesinde. Saclarinin savrulusu ruzgardan olsa gerek cok guzel dalgalandi. Aklî dengesi yerinde olmayan duygularım, şuan beni terketti. Hani çok emindim kendimden. Yine saldım, dağıttım, parçaladım bende olmayan ; yitip giden o gençliğimi. Şimdi onlar benim ateş olduğumu, ama sönmeyen bu yangınlarda tek başıma olduğumu unutarak alev alev yanışımı izlediler. Doyumsuzdu değil mi ?. Bir şeylerin ters gitmesini istemiyorum. O yuzden canım yana yana kül oldum. Küllerimden yeni doğmak üzere kendimi bir akşam üzeri yanında buldum. Öldüm der dururdum artık. Ama yok ya , ölüm demek bu değil. Ölüm sonsuz harfleri yan yana getirme olasılığı. Aşkın tarifi, kanatlanan bir kuş misali , gökyüzüne uzanan uçurtmanin kopan kuyruğu kadar önemsizdi aslında.Ama gel gör ki yerle yeksan olduğumuz o gecelerde yere göğe sığamadı düşlerimiz. Hâlâ bir tebessüm taşıyorsa görmezden gelemezdim bu mutluluğu. Hak ettiğin ne varsa o da benim olmalıydı. Bu kadar yolu tek başıma gidemezdim. Ben bende yok oldumsa sen zaten hiç vâr olmamıştın , zaten olmamıştık. Neye göre, kime göre oynadık bu oyunu? Çok düşündüm, bu oyunu sonlandırmayı, bu sefer kendimi düşünmek istiyorum. Sersefil rüyalardan çıktım, sevginin gücünü test ettim. Hasta olan duygularım şuan tespit ettiğimden daha az yara aliyor. İyilestim, dinginlestim,sevdim bende olmayan her duyguyu.Kendime itiraf edemediğim yanımdın sen. Bahanelere sığındığım en derin kuytum. Doğuştan gelen her bir yeteneğim yok oldu. Kendimi bulacağım derken o sokakta kayboldum. Ardımdan gelen insanlar beni mahcup etti. Hevesi kursağında kalmış birinin mutluluğunu dahi istedin sen. Ve bazen negatif oluyosun, ihtiyacından fazlasında gözün oluyor. Dolanıyorsun, kendi hesabına yazıyor. Hesabi ödemeden kalkıyorsun. Çok umuyorsun ,çareyi sonsuz sandığın ask ta aranarak ömür tüketiyor, suya hasret kalan insana susuzluğu öğretiyosun. Bu gidiş sana mutluluk getirmez. Oysa mutluluğun ayaklarının altında olduğunu bilen biriydim. Dertlerin kalkınca üzerinden aynı suçu aynı günahı işleyen sendin. Bilmiyorum ki nasıl gidiyor hayat. Issız bir yer burası. Insanlar terk etmiş. Ben dahi terk edeceğim. Bir kibrit çakıp yakarım belki. Dahiyane bir fikrim var mesela. Kaçalım buralardan. Dosya dosya günahlarımızı da yakıp gidelim. Bilirim aklından geçenleri, severim sensiz geçen dakikaları. Damla damla akan göz yaşını siler, istediğin gibi hayat sunarım sana. Uzun uzun bakar , sıkıldığında saçmalardım sanki hiç bişey yaşanmamış gibi. Ama bunları konuşmayalım şimdi. Seçenekler çok fazla , gönül bu ya. Insan kendini mutlu hissediyorsa mutlu olur. Fakat üzülmek kimsenin hakkı olamaz. Kim çıkar der ki ben bunu hak ettim diye. Yok işte, ben ödedim tüm zararları, ziyan olarak. Istedimse seni , keyifkar istemedim ya. Dertlerini , yokluğunu, sessizliği, ömür boyu yokluğu da paylaşmayı, seninle sessizliği de aralamayi istedim. Çoktan yola çıkmış hayallerimi , çalanlara sesleniyorum. Vazgecerse gönlüm, taş olsun ömrüm.