Hayatın getirdiği zor şartlar karşısında çok bunalmıştım. Çevreme yönelik anormal tutum ve davranışlar sergiliyordum. Bu tutum ve davranışlar hayatımda çok büyük sorun teşkil ediyordu. Bu gidişat, beni ve çevremdekileri çok yormuştu. Özelliklede beni çünkü iyice kontrolden çıkmıştım. Çekilmez bir hal almıştım. Buna bir dur demeliydim. Aksi halde kırıp döktüklerimden ibaret olacaktım. Bir savaşın ortasındaydım. Ne savaşımın adı belliydi ne de amacı… Öncellikle bu amaçsız olan savaşıma son vermeliydim. Sonra yorgun düşen bedenimi canlandırmalıydım. Onu yeniden topluma kazandırmalıydım. Bunun için bir teşhise ihtiyacım vardı. Teşhisten sonra beni iyileştirecek bir tedaviye… Aslında hastalığımın tanısı belliydi. Mutsuzluk ve onunla süregelen yalnızlık… İkisinin toplamından çıkan sonuç ise depresyon. Artık savaşımın adını biliyordum. Teşhisim netlik kazanınca şimdi tedavi için kafa yormalıydım. Nasıl bir tedavi uygulamalıydım? İşte bu soru ile bir arayış içine girdim. Ben bu düşünce ile boğuşurken izlediğim bir diziden esinlenerek çözümümü buldum. Belki size de faydalı olur diye yazmaya karar verdim. Böyle yaparak psikolojinizin düzeleceğine tam olarak kanaat getiremem ama faydasını görebileceğinizden de şüphem yok. Neyse konumuza dönecek olursak benim bulduğum çözümden bahsedelim. Depresyonla baş etmenin yolundan bahsedeceğim. Şimdi ben depresyona yönelik çözümümü soru cevap şeklinde yapacağım. Daha faydalı olacağını düşünüyorum. Hadi başlayalım o zaman.
-Siz hiç kendi psikoloğunuz oldunuz mu?
Ben oldum. Kendimi tedavi etmek için psikolog oldum. Bir masa iki sandalye… sandalyenin birine kendimi diğer sandalyeye psikolog olan beni oturturdum. Tabii karşı karşıya oturulacak şekilde dizayn ettim. Soruları ben sordum cevaplarını ben verdim ama itiraf etmeliyim ki benden iyi psikolog olurmuş. Ve siz bunu yaparken en çok neyi fark edeceksiniz biliyor musunuz? Cevapları hazır olan sorular sorduğunuzu ve bazı konulara sessiz kaldığınızı göreceksiniz. Bu sessiz kaldığınız gerçeklerle ilgili ne sorulmuş bir sorunuz ne de halihazırda bir cevabınızın olmadığını göreceksiniz. O sorulara sağır olmayı tercih ettiğinizi ve cevaplarını da derinlere gömdüğünüzü fark edeceksiniz. Köşe bucak kaçıp çoğu soruyu yanıtsız bırakacaksınız. Yani anlayacağınız insanın kendisi ile konuşması o kadar da kolay değilmiş. Siz psikolog olarak oturduğunuz koltukta kendinizi anlamaya çalışacaksınız. Kafanızdaki soru işaretlerini gidermek için cevaplara ihtiyacınız olacak onun için sormaktan da cevaplamaktan da korkmayın. Unutmayın ki masadaki iki karakterin sahibi de sizsiniz. Bence denemekte yarar var. Devam edelim
– Siz bir psikoloğun ilk önce ne sormasını beklerdiniz?
Ben nasılsın diye sormasını beklerdim. Eminim siz de benim gibi düşünenlerdensiniz. Sizde psikolog rolündeyken kendinize bu soruyu soracaksınız. Kaç zamandır kimsenin size sormadığı soru. Ve uzun bir cevap olacak önünüzde. Sakın cevaplamaktan korkup, kaçmayın. Kendinize iyi olmadığınızı itiraf edin ve mücadelenizi başlatın. Siz sormasanız kimsenin soracağı yok. Hadi gelin bu beklentiyi siz karşılayın. “Ben iyi değilim” deyin kendinize.
-Peki siz neden iyi değilsiniz?
Mutsuzum. Hayattan tat almıyorum. Yeme-içme isteğim yok. Uyku problemim var. Kendimi sevmiyorum. İnsanlarla iki kelam edemiyorum çünkü istemiyorum sıkılıyorum boğulacak gibi oluyorum. Hep kaçış içindeyim. İnsanları ya terslemek istiyorum ya da sessiz kalmak istiyorum. Kendimi toplumdan sürekli soyutluyorum. Yalnız yaşamayı tercih ediyorum ama çevremdekilerin bu tercihimi anlamalarını beklerken aksine tepkilerle karşılaşıyorum. Onların gözünde ya haksızım ya da her zamanki benim. Onlar beni hiç anlamayacak biliyordum ama kabullenmekte zorlanıyordum. Onların da kendince doğruları ve haklı sebepleri vardı. Bir rol değişikliği yaptım ve ben onları anlamak istedim. Kendime dedim ki onlar beni anlamadı bari ben onları anlayayım neden beni anlayamadıklarını. Sonra bir soru beliriverdi kafamda acaba ben onları anlıyor muyum? Ve fark ediyorum ki ben de onları anlamıyorum. Yine kendimi haklı görüyorum. Yine ben diyorum. Birilerini suçlamak topu başkasına atmak sorumluluktan kaçmayı tercih ediyorum Bunun böyle devam etmeyeceğini de biliyorum. Bu yüzden çok uzaklara gitmek, başka bir şehirde başka bir ülkede ya da kendime ait bir dünyada yaşamak istiyorum. Kimsenin beni tanımadığı, görmediği bir yerlere gitmek, temiz bir sayfa açıp yeniden doğmak istiyorum. Ama gel gör ki bu sadece hayalden ibaret. Herkes arzular ama kimse başaramaz. Eğer başarmak kolay olsaydı şu an bununla savaşıyor olmazdık. Biz insanlar bu tür şeylere cesaret edemeyiz çünkü risk almaktan korkarız. Başarmak bir ihtimalse başarmamakta bir ihtimaldir. Yani durum eşittir. Kaçmanın bir çözüm olmadığını da biliriz. Nereye kaçacağız ki bizi kovalayan bir geçmişimiz varken. Ya da o kadar yorgunuz ki kaçmaya dahi mecalimiz yoktur. Hep kaçış içindeyiz ama hep aynı yerdeyiz. İşte o zaman bana yardım edin! İyileşmek istiyorum diyeceksiniz. Uzanan bir el görmeyince siz o eli kendinize uzatacaksınız. Ve bu beklentiyi de kendiniz karşılayacaksınız. Psikolog olan kendinizden yardım alarak.
-Siz neden mutsuzsunuz?
Ben kendim için konuşmalıyım. Benim için bir değil birden çok sebebi var mutsuzluğumun. Kimimiz için sevgisizlik kimimiz için kendini beğenmeme kimimiz için öz güven eksikliği kimimiz için de ekonomik sıkıntılar… Anlayacağınız herkes için değişen nedenler. Sonuç olarak bunlar bizi mutsuz ediyor. Bu tür nedenleri olup da mutsuz olmayan insanlar da vardır. Neden acaba onlar mutlular diye sormak lazım. Bana göre onları anlayan dinleyen, çözüm üreten çevreleri vardı. Yani onların artıları vardır. Eğer sizin de böyle artılarınız varsa kendinizle dertleşmek zorunda değilsiniz Anlatacak birileri varsa anlatın. Konuşmak sizi çok rahatlatacak. Yok ben başkasına anlatmak istemiyorum diyorsanız o zaman siz devreye girip kendinize merhem olacaksınız. Bunu yaparken psikolog kılığına girmeyi unutmayın ve soru-cevap şeklinde yapın. Baktınız kendi kendinize yetemiyorsunuz bu yolları da deneyebilirsiniz. Misal inanan biriyseniz ilahınız anlatmakta size iyi gelecektir. Ya da gerçek manada psikolojik destek alın. Psikiyatristler bu konuda uzman kişiler. Bana göre de en mantıklı yol. Ben cesaret edemedim psikoloğa gitmeyi ama ben kendime faydalı olamazsam düşünürüm. Yeter ki tünelin sonunda bir ışık göreyim. Siz susmayın yoksa mutsuzluk sizi hasta eder yaşama sevincinizi yok eder. Sizi yaşayan bir ölüden farksız kılar. Bakın ben doğaçlama olarak tavsiyeler veriyorum ama sizin farklı çözümleriniz varsa devreye sokmaya çalışın. Soruya verilecek cevabınız varsa anlatın. Gerekirse yazın. Anlatın susmayın. Yoksa sustuklarınız size farklı kimlik verecek. Sizi tanınmaz hale getirecek. Sizi hırçınlaştıracak. Ya da sessizliğiniz de boğacak. Siz susmayı tercih ettikçe bedeniniz hasta, siz bağırıp çağırdıkça çevrenizdekiler mutsuz olacak. Bazen kırıp dökeceksiniz bazen toplamaya çalışacaksınız bazen de hızını alamayıp daha çok zarar vereceksiniz. Şanslıysanız birileri elinizden tutup kaldıracaktır. Eğer değilseniz anlayın ki çok yalnızsınız. Yalnız olmak bir mutsuzluk sebebidir. Bazı duygulardan yoksun olmak bir mutsuzluk sebebidir. Bir aileye sahip olamamak ya da bir aileye sahip olup da kendi varlığından haberdar olamamak bir mutsuzluk sebebi. Sevdiklerini kaybetmek ve geri getiremeyeceğini düşünmek bir mutsuzluk sebebi. Bitmek bilmeyen geçim sıkıntısı. Günü kurtarma düşüncesi işte bunlar hep mutsuzluk sebebi. Anlayacağınız hepimizin bir sebebi var.
-Sizi en çok bu hayatta yaralayan neydi?
Benimki sevgisizlik. Ben bu duygudan bihaber yaşadım. Hep uzaklardan izledim. Gıpta ile baktım. Yaşayamadığım duygunun hesabını sormak istedim ama kimseyi karşımda bulamadım. Kime hesap soracaktım ki beni bundan mahrum bırakan acaba bu duygudan haberdar mıydı? Büyük ihtimalle değildi. Bu duygu ile tanışsaydı o da esirgemezdi. Bu durumu anlamak çok zamanımı aldı ama kendime bakınca bende öyleydim. Peki tanışmadığımız duygu nasıl oluyor da bizi bu kadar yaralıyor. Cevap basit insan sahip olamadığın bir şeye başkasına da veremez. Bu yüzden mutsuz olur ve yalnız kalır. Geçte olsa insan bu duyguyu kazanmalı hayatına almalıdır. Mutsuzluğun en etkili ilacı sevgidir.
-Siz nasıl kendinizi tedavi ettiniz?
Ben bunu başında belirttim. Kendimle konuşarak yaptım. Sormaktan ve cevaplamaktan kaçmadım. Dürüst davrandım. Hatalarımı kabul ettim. Yakıp yıktıklarımı toplamaya karar verdim. Mutsuzluk ve yalnızlık temalarına gelince. Aslında mutlu olmak için çok sebep var. Biz görmeyi tercih etmiyoruz. Eğer mutlu olmak istiyorsanız hiç tanımadığın birine yardım edin. Bol bol dua edin. Duygularını gizlemeyin içinizden geldiği gibi ağlayınız. Sabah yürüyüşleri yapın. Sizden daha kötü durumda olanları düşünün. Empati duygunuzu geliştirin. Doğayı inceleyip anlamaya çalışın. Sevdiklerinle daha çok vakit geçirin. Ama bence bu konuda arkadaşlarınızı tercih edin. Onları hissettiklerinizi daha iyi aktarırsınız. Ne içinizden geliyorsa yapın. Her şeyi zamana bırakın. Bırak zaman bildiğini okusun. Siz sadece çaba gösterin ötesine karışamayın. Şu gerçeği asla unutmayın çabanız hiçbir zaman sonuçsuz kalmayacak. Bunun için mutlu olun. Yalnız da değilsiniz. Bu sadece bir kuruntu. Kendi kabuğunuzdan çıktığınızda anlarsınız.