Kurumuş sonbahar yaprakları gibi savruluyorum ordan oraya hayatın ateşinde közlenip bir kahve çekirdeği gibi kavruluyorum
Kendim gibi olup kendim gibi yaşayamıyorum bir hayatın deminde kaybolup gidiyorum bu gitmeler nereye bilmiyorum yaşadım mi bir sevdayı doya doya bilmiyorum kaç yıl ömrüm kaldı ki acaba bir bilsem bilsem de ona göre yaşasam yaşamadığım ne varsa ta dibine kadar. gezsem sabahlara kadar içsem sarhoş olsam hovarda gibi dolaşsam sokaklarda naralar atsam dilediğimce sevsem bütün çiçek böcek kuş sokaktaki o masum bakan bütün hayvanları başlarını okşasam karınlarını doyursam çocuklar hani o ayakları çıplak çocuklar varya onları sevinirsem yaşlıların elinden tutup gözlerine baksam birgün desem bir gün bende sizin olacağın
Ahhh bilseler zaten ven onlar gibiyim 70 mi 80 mi 90 mı bir bilseler içimi bir görseler beni bir duysalar sesimi ne kadar yaşamamış olduğumu anlarlar uzun bir yolculuğa çıksam arkama bakmadan kim nerde ne yapmış nasıl olmuş boşversem satsam dünyanın anasını bıraksam kendimi yollara o nereye ben oraya nereye varırım acaba dünyanın taa öbür ucuna mı ne farkederki bu saatten sonra dedim ya yetmiş mi seksen mi doksan mı acaba