Hayat Öylece Durur mu?

Doğarız, ismimiz konar ve yaşamaya başlarız. İsmimize karışırlar. Koydukları isimle büyürüz, çocuk oluruz, oynadığımız oyuncaklara karışırlar. Hayvanlara dokunur, toprakla oynarız, oyunlarımıza karışırlar. Diğer cinsten çocuklarla oynarız, oynadığımız kişiye karışırlar. Yeni kıyafetler alır hevesleniriz, senin cinsinin rengi değil der, renklere karışırlar.  

Tüm bunlar burada böylece durur.  

Biraz daha büyür ergen oluruz. Nerede okuyacağımıza karar verememişken, okulumuzun adına karışırlar. Göğüslerimiz çıkar, dik yürümemize karışırlar. Sesimiz değişir, sakallarımız çıkar, baskı altına alır tüylerimize karışırlar. Regl olmaya başlar, genç oluruz, pedlerimizi aleni almamıza karışırlar. Sünnet olmak zorunda kalırız, erkeklik atfeder sorumluluklarımıza karışırlar. Bedenimizden uzaklaşır, sorunlarla baş etmeye çalışırız, çözümlerimize karışırlar. Kendimizi arayıp bulmaya çalışırız, kendi istekleri için bulduklarımızı çarpıtıp benliğimize karışırlar. 

Tüm bunlar burada böylece durur.  

Biraz daha büyür artık genç oluruz. Tam istediğimiz şeyi okuyacağız derken, üniversite bölümümüze karışırlar. Âşık olup sevilmek isteriz, âşık olacağımız kişiye karışırlar. Gezip eğlenmek isteriz, gezeceğimiz yerlere karışırlar. Bedenimizde değişiklikler yapmak isteriz, saçımızın rengine, taktığımız yüzüğe karışırlar. İstemediğimiz bir bedende doğduğumuzu fark ederiz, isteyeceğimiz bedene karışırlar.  

Tüm bunlar burada böylece durur.  

Mezun olur kendi ayaklarımız üzerinde durmak isteriz, ayağımızın durduğu yere karışırlar. Evlenip mutlu olmak isteriz, yapacağımız çocuğa karışırlar. Evlenmeden mutlu olmak isteriz, yaşadığımız hayata karışırlar. İstediğimiz işi yapmak isteriz, yapacağımız işe karışırlar.  

Tüm bunlar burada böylece durur.  

Yaşlanır ve ölmek isteriz, artık karışacak ne kaldı deriz, hayatta kalışımıza karışırlar. Yaşlanmadan ölmek isteriz, seçeceğimiz yönteme karışırlar. Hiç yaşlanmadan çocuk kalmak isteriz, yine oyuncaklarımıza karışırlar. 

Tüm bunların aslında burada böylece durmadığını, içimizde bir ur gibi büyüdüğünü ancak bedenimiz tepki verdiğinde fark ederiz. Bu tepki bazen bir baş ağrısı, bazen bir el titremesi, bazen saç dökülmesi olabilir. Ama asla orada öylece durmaz. 

Özellikle Türkiye gibi ne doğu da ne batı da kalmış ülkelerde çok gözlenen durumlar bunlar. Çünkü ne doğu kadar bağnaz ne de batı kadar rahatız. Arayı bulmak da bize çok zor geliyor. Çünkü çocuklarımızı ne tam anlamıyla büyütebiliyoruz ne de büyümelerine izin veriyoruz. Ne onları evde tutmak istiyoruz ne de evlenmeden dışarı salmak istiyoruz. Çünkü çocuklarımızın en güvenli evden çıkış yolları evliliktir diyoruz. Çocuklarımız okusun ve mutlu olsun istiyoruz ama istediklerini okumalarına izin vermiyoruz. Çünkü çocuklarımız için en doğrusunu biliyoruz. Çocuklarımız sevilsin ve değer görsün istiyoruz. Ama onlara sevilecek fırsat vermiyoruz. Çünkü evden çıkmalarından tutun da yaşadıkları bedensel ve duygusal tecrübelere kadar karışıyoruz. Çocuklarımız iyi işlerde çalışsın mutlu olsun istiyoruz. Ama çalışacakları işlere ve mutlu olacakları bedenlere karışıyoruz. 

Bunları hepimiz yapıyoruz. İsmi anne olsun, baba olsun, kardeş olsun, teyze olsun, el alem olsun… Hepimiz bir şekilde toplumun bize yansıttığı şekle dönüşüyoruz ve birbirimize karışıyoruz. 

Peki bunlarla nasıl baş edebiliriz? Tüm bu baskıyla, yaftalamalarla, yalanlarla, istenmeyen hayatlarla? 

Okuyarak, baş kaldırarak, düşüncelerimize silah dayasalar da dilimizden dökülmesine engel olmayarak, arzularımızın peşinden giderek, bilinçli nesiller yetiştirerek, empati kurarak ve en önemlisi kısacık bir süreliğine dünyada olduğumuzu ve aslında o kadar da önemli olmadığımızı kabul ederek. Çünkü hiç kimse diğerinden daha önemli değil ve hiç kimse bir diğeri üzerinde baskı kuracak pozisyonda değil. İsmi ve sıfatı her ne olursa olsun. Hayat yaşamaya değerse yaşanır. Bomboş geçen bir gençliktense hızlı gelen bir yaşlılık yeğdir. 

ÖZGECAN YILDIZ
bir kıvılcımla başlar her şey
Subscribe
Bildir
2 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Dostluk Bir Başka, Bambaşka
Sonraki
HUMAN-BELGESEL

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.