Hayat bazen beklediklerin ve beklemediklerindir.

Kaynak belirtilmedi

4 Sene sonra kendimi burada tekrar bulduğum için mutlu muyum şüpheli ama bir şeyi biliyorum ki hayat gerçekten beklemediğim yerde beklemediğimiz anlarda, hiç düşenemeyeceğimiz kadar farklı konumlara sürüklüyor insanı.

Bir sene, beş ay belki de dört gün önceye kadar sevdiğiniz, onsuz bir hayatı düşenemediğiniz insanlar, ortamlar, şehirler, bitmesini istemediğiniz anlar size şimdi anlamlı anlamsızlıklar bulutu gibi geri dönmüş düşüncelerden ibaret oluyor. Bulut kelimesinin bize hissettirdiği uzaklık bir daha o ana dönemeyeceğinin gerçekliğini anlatırken, dokununca kaybolacak kadar uzak ve kaybolmasını istemeyeceğiniz kadar da hayatınızda sizinle beraber olması da bu kelimeyi tercih etmemin bir nedeni olabilir belki de. 

Bu sayfaya başlarken niyetim konuşulmayanların sesi olmak, belki de konuşamadıklarıma ses olmaktı. Hep toplumun tabularının ne kadar yaralayıcı, insanların ne veya neyin sonucunda bu hale gelebildikleri üzerine düşünmek, basit güzelliklerin değerini vurgulamaktı. Şimdi baktığımda yazdıklarımın arkasında dursam da toplumdan ziyade biz küçük insanların bile birbirlerine ne kadar yabancılaşabildiklerini görüyorum ve yine kendimi burada bu cümleleri yazarken buluyorum.

Her insan temelde sevilmek için çabalar. Herkes kendine özeldir, herkesin kendi hikayesi vardır. Bazen hayatı küçük ve kendi penceremizden bir çocuğun yeni bir şeyi keşfetmesi gibi yaşadığımızdan, yanlışlarımızı da doğrularımız gibi kabullenmeyiz. Hüzünlerimizi de bir çocuk gibi reddeder mutluluk arayışında kayboluruz. Oysa hüzünlerimiz de bize aittir, hatalarımız da.

Kocaman dünyada hayatımızı çeperleyen küçük çevremizin bize ne kattığı, nerede yaşadığımız, ne gördüğümüz, nerelerde nasıl deneyimler geçirdiğimiz ve hayatına dokunup giden o insanlar… Her adımımız bir sonraki adımda ne olacağını tahmin edemeyeceğimiz yeni yolculukların minik başlangıçları da olsa fark edemeyiz. Bu başlangıçların sonu hüzün olduğunda beklemediğin anda geldiğini sandığın şeyin aslında beklediklerine uzanabileceği ihtimalini düşünemeyiz. Aslında hüzün de acı da keder de mutluluk için vardır. Onlar da yaşanmalıdır ve normal bir insan gibi hayatımızın bir parçası da bu beklediklerinden doğan beklemediklerindir.

Basit bir insan olarak bazen yaşadığın hatıraların hatrına her şeyin güzel olduğuna ve ne olursa olsun düzeleceğine inanmak istemek normaldir. Sevmek ve sevilmenin iki kişi de iyi birer insan olup birbirine karşı dürüst olmayı seçtikleri zaman güzel sonuçlanacağına inanmak ister insan. Neden biri için işler aynı gitmesin ve neden sevmek bu kadar güzel bir duyguyken ve bunu karşılıklı bir şekilde bulmuşken engeller bir son olsun diye sorabilirsin. Hayat bu noktada her şeyin iyilikte, sevgide bitmediğini ne kadar saf duygularla iki taraf da yaklaştığını düşünse de bazen hikayelerin bitmesi gerektiğini bize gösterir.

Peki bunun gerçekten olmaması gereken seni çok üzen, hayal kırıklığına uğramış hissettiren bir şey olması veya iyi ki oldu, olması gerekiyordu dediğin şeylerin zaman geçtikten sonra acaba farklı olsaydı nasıl olurdu düşünceleriyle geri dönmesi bu yaşanan şeyi yanlış mı kılardı? Yoksa zaten seni sen yapan şey zaten bu hüznün ve gitmesi gereken bu yol ayrımı mı olurdu?

Çoğu insan duygularından kopamaz ve bana kalırsa her zaman içinde bu hayalin kırıklığıyla beraber yaşamak zorunda kalabilir ama bazen olmasını beklemediğimiz şeylerin olması, olmaması ihtimalinden daha iyidir. İnsan zaten ait olmadığı bir anda ve hayatta o an için tam tersine inansa da kalamaz ve zaten karşısındaki insan doğru kişi hiçbir zaman olmamıştır.

Basit insanlar kavramını yukarıda kullanmamın bir sebebi de gerçekten beklediğimiz şeyler için yaptığımız çabanın da bu basitlikten gelmesiydi. Hayatına ders vermek için gelen durumlar, insanlar, hayatlar hep zaten senin hayatında bulunmak için gösterdiği isteksizlikten dolayı yarım kalarak gitmekte. Yarım kalarak giden şeylerin bir yerden sonra aslında tam olduğunu hissettiğinizde zaten hüzünlerinizi de kucaklayıp hayatı beklemeden yaşamayı öğreniyoruz. 

Bir şeyleri yoktan var edemeyeceğimiz gibi beklentiler de hiç yoktan oluşmaz. Hepsinin altında zaten senin hayatında varolmayan yeni tesadüflerin sen de doymak bilmeyen ve bilinçsizce oluşan isteklere dönüşmesidir. Bunu kimse bilinçli yapmak istemese de kimimiz bu beklentileri bir başkasına bir sorumluluk olarak yükler, kimimiz olmayan beklentilerin hayal kırıklığıyla savaşır.

Aslında hayatın beklediklerimiz değil de beklemediklerimiz olması da bir mucizedir. Hayatta geldiğim bu noktada tanıyamadığım insanlar, daha önce hiç görmediğim bambaşka dünyalar, beni tanıdığım ve bildiklerim kadar şaşırtmadı veya hayalkırıklığına uğratmadı. Verdiğimiz değer de beklemediklerimizin bizi ne kadar kıracağını belirler diyebilirim o yüzden. Hayatımızda hep yeni mucizeler olduğuna ve aslında olmaması gereken, enerjinizi düşürdüğünü bile anlayamadığınız her şeyin hayatınızın bir parçası olmamasını diliyorum.

Bugün yazmamın bir sebebi de beklemenin insana özgü bir şey olduğunu da benimseyip sizi sevmekten bıkmayacak o değerli kişileri bulmanızda değersiz olaylar ve kişilerin de payı olduğunu unutmamanızı hatırlatmaktı. Kendi adıma çok üzüldüğüm dönemlerim olsa da şu noktada birçok hayatı ve insanı kendime kattım, değerli zamanlar, daha önce görmediğim ve dilediğim hayallerime rahatça erişebildiğim bir ana geçtim ve geriye döndüğümde, insan hep güzel olan tarafları hatırlasa da her şeyin bitmesi gereken bir anın geldiğini bildiğim için hüznümü de kucaklamayı seçtim. Umarım siz de bir gün bu yazıyı okursanız beklemediğiniz anlarda gelen hüznü de kucaklar ve yaşamanız gereken zamanda beklemediğiniz tesadüflerle beklediklerinizi yaşarsınız.

Not: Unutmayın bazen yanlış olan yanlıştır. Biz onu güzelleştirmek isterken bile içten içe yanlışı kucaklamayız. Çünkü daha güzelini görmediğimiz, hayatın bize yarattığı ilüzyonu fark edemeyecek kadar iyisiyle karşılaşmadığımız içindir. Kendinizi sevin, kendiniz için aldığınız kararların da arkasında durun. Zaman ayırdığınız için teşekkürlerr…

Öylesine Biri
Beni kim olduğumu bilmeden okumanız için yazıyorum. İçinizden biri gibi, arada uğrayıp gidiyorum.
Önceki
Ankara’nın Suçu Ne?
Sonraki
Güçlü Olmak Nedir? Gerçek Güç İçimizde

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.