Dünyanın içinde telaşla önemli görünen ve gerçekten de önemli işlerinizin peşinden koştururken yüzünüze bir anda gerçeğin vurması kadar kalp sızlatan şey yoktur diye düşünüyorum.
Kalp sızlaması; Aniden gelen, tebessümünüzü solduran ama çabuk unutulan bir şeydir zannımca. Hayatı yaşamaya gelmediğini anladığında kalbinin sızısını unutmaz, nedenini sürekli sorgulamaya çalışırsın.
Seni her geçen gün bilinmezliğe doğru iten sorularının bazılarına cevap alırsın fakat kalbinin kabul etmediğini ona kabul ettiremezsin. Yani devreye giren ‘işine gelene ‘evet bu doğru’ demekten kurtulabildiysen ne mutlu..
İnsan iç seslerini aklına sorgulatmalı.. Nefsine değil.
Hayat akıl almaz derecede hızlı!
Hani bazı anlar olur, günleri hiç ettiğini düşünüp zamanı kafanda yavaşlatmayı istersin. Yeni bilgiler öğrenme hevesi.. günü verimli geçirme isteği. O zaman günlerin hızını ele geçirmiş olacağını düşünürsün.
Aksine yeni bir şeyler yaptığında veya yapmadığında bu istek her zaman kalıcıdır.
Bilmiyorum. Her günümü istediğim gibi geçiriyorum diyen insan yoktur herhalde. Akışına değil, mantığıma uygun geldiği gibi.
Fakat bu isteği umursamak her zaman düzeni korumayı sağlar. Fazla umursamak, bir takıntı haline getirmek ise etrafımızdaki insanların davranışları, baskı altında kaldığımız strese bağlıdır diye düşünüyorum.
***