Havva ismi Kuran’da geçmez. “Âdem ile Havva” diye bir ifade de hiç yer almadığı halde, bizim kültürümüze Hristiyanlıktan geçmiş olmasına rağmen biz yine de Havva ismini Kuran’da geçen kutsal bir isim zannederiz. Kuran’da “Âdem ile eşi” veya buna benzer ifadeler geçiyor. Eş olarak dilimize çevrilen orijinal kelime ise “zevc”.
Zevc, eş demek ama ille de karı-koca anlamında eş değil; bütünleyen, tamamlayan anlamında. Yani karı-koca anlamındaki eş, zevc’in tezahürlerinden yalnızca biri; tek ve mutlak tezahürü değil. Mesela karpuzdan bir dilim kesip çıkarsak, çıkarılan parça ile ana parça birbirlerinin eş’i gibi düşünülebilir.
Benim anladığım kadarıyla, insan şöyle bir şey (tamamen metafor olarak yazıyorum);
Üzerinde 99 tane on-off düğmesi bulunan bir pano düşünelim. “On” konumuna getirilerek açılan her bir düğmenin diğerlerinden farklı bir ses yayını yaptığını farz edelim. Bunlardan, diyelim ki, 55 tanesini “on” konumuna getirdik (44 tanesi “off” konumunda kaldı). Aktif olan bu 55 düğmenin her birine ayrı ayrı bir ile yüz arasında bir derece verdik. Yani 55’i de “on/açık” ama şiddetleri farklı gibi. Bu pano üzerindeki farklı şiddetlerde açtığımız 55 düğme aracılığıyla ortaya bir ses yayını çıkmış oldu. Bu senfoniyi(!) “bir insan” olarak düşünüyorum. “Senfoni-insan”…
Yine aynı pano üzerinde az öncekilerle aynı ya da farklı -bu sefer de diyelim ki 62 tane- düğmeyi, yine farklı farklı derecelerde, şiddetlerde “on” konumuna getirdiğimizi, açtığımızı varsayalım. Bu da daha başka bir senfoni(!) olurdu. Bunu da başka bir insan olarak düşünüyorum.
İnsanların aynı potansiyelden, farklı kombinasyonlar, farklı ölçeklerle, bu şekilde yaratıldığı canlanıyor benim zihnimde.
Âdem ile Havva’ya dönecek olursak… Verdiğim ilk örnekteki senfoni-insan’a Âdem dersek, oradaki “off” konumundaki 44 kapalı düğmenin “on” edilmesiyle ortaya çıkan senfoni, onun zevcidir. En azından benim gözümde böyle canlanıyor. Bu bir kadın olabilir ve adı da Havva olabilir tabii ki ama kutsal kitaplarda ‘Âdem’in Havva ile buluşması, cennet yaşamına kavuşması’ ile anlatılanın kadın-erkek aşkı olduğunu sanmıyorum. Âdem’in kendi kombinasyonunun zevci, bütünleyeni, tamamlayanı olan senfoniyi, yani kendisinde “off” konumda olan sesleri, bir anlığına da olsa yine kendi bünyesinde “on” yapabilmiş olmasıdır diye düşünüyorum. Bu bir anlık kendi bünyesi içindeki bütünleşmeyi, bir anlık cenneti bir şekilde kaybettikten sonra artık kendi bünyesi dışında, dünya üzerinde ve kadın suretinde aramaya devam etmiş, etmektedir. Gibi geliyor bana…