Hatırlayışlar Ülkesi
Bugün, bir hatırlayışlar ülkesi’ndeyim dostum.
Geçip giden günlerimi, dostlarımı, yağmurları, vedaları, gülüşleri, kim bilir nerelerde bıraktığım sözcükleri…
Her birinin şahidi var,biliyorum. Gözlerimin gördükleri,kulaklarımın işittikleri… Hayatı şahitlendirerek çoğaltmaya çabalıyorum.
Belki bir yaprak, belki küçük bir su birikintisi, belki de havadaki sonbahar kokusu?..
Bir gün gelir, belki bu yollar da şahit ister geçtiğime dair?!.
Şahitlerin ne kadar çoksa, o kadar zenginleşir hayat. Özgül ağırlığı artar.
Senin için dostum, hayata öyle bakmaya çalışıyorum. Artarak, değer katarak, değer vererek…
Kim bilir belki, geçtiğim o yollardan geçmeye fırsatım olmaz bir daha. Geçip giderken mutlu olmalıyım, tebessümlerimi bırakmalıyım etrafıma.
Gözlerim ve gözlerimin ulaştığı, ellerim ve ellerimin yetiştiği her yeri, hayallerimin en güzel tonuyla boyayıp, renklerden de bir şahit tutmalıyım.
Evet, şahidim olmalı masmavi gökyüzü ve kar beyazı bulutlar…
Geçtiğim yerlerde çiçekler açmalı sevgili dostum. Geçtiğim ufuklarda güneşler doğmalı.
Her birinin güzelliklerini buz gibi bir kaynak suyu içer gibi kana kana içmeliyim.
Çünkü güzel olmalıyım, ‘güzel!’
Her hatırlayış biraz hüzün verir insana.
Güzel hatırlıyorsa beni ses verdiğim dağlar, muhabbet ettiğim ruzgar,
Ne gam kalır ne keder!
Özler insan hep, herkesi ve her şeyi. Özlerken mutlu olur, acı duymaz. Unutmak istemez. Unutmak az biraz vefasızlıktır çünkü.
Ben, hatırlamayı seçiyorum. ‘Ne güzeldi’ demeyi.
İçinden geçip gittiğim zamana, güzel hatıralar eklemeyi istiyorum dostum.
Bil ki her şey aslına rücu edince, elinde güzelliklerden başka bir şey kalmayacak…