Sessizlik istedim, istiyorum ve isteyeceğim. Ne zamandan beridir bilmesemde uzun yılların sonucunda tek arzu ettiğim yegane hazine, insanların olmadığı biryerde ruhumla ve ruhanilerle başbaşa kalıp beni yaşama bağlayan hakiki büyüyü iliklerime kadar hissetmektir. Adeta kılcal damarlarıma kadar sinir uçlarıma kadar, hayatta kalmamı sağlayan ruhanilerin yani kutsalların / mübareklerin tüm vücudumda dolaşmaya devam etmelerini can çekişircesine arzulamaktan başka ne istedim ? Onlar öyle ilhamlar verir ki uygun gördükleri enerjilerinin uyuştuğu sevdiklerine, aşık olduklarına ve aşk ile onları özleyenlere…Artık diğer maymun fıtratlı insan mahlukatının lanetli enerjileri hiç olmazsa o mukaddes zamanlar geldiğinde bu sessizliğin içinde kalmak isteyenlere tesir edemez. Öyle hakiki yerden geliyor ki bu ruhaniyet, sonsuz karanlık ormanların derinlerinde yarı uykulu yarı uyanık halde onlarla tek yürek tek bilek olmuşçasına inanılmaz güç bahşediyor sessizliği ve büyüyü isteyen ruh insanlara. Eskiden derdim ki; “ arkadaşım / arkadaşlarım olması lazım, bu zorunlu gerekliliktir ” bazen de şöyle söylerdim içimden; “ diğer insanlar nası yapıyorsa, bende öyle yapmalıyım, onların yaşadığı gibi yaşamalıyım ” son olarak söylediğim şey şu oldu; “ eğer bu varlıklara uyum sağlarsam ve onlardan biri olursam bana sonsuzluk boyunca lanet olsun ! ” işte bu söylenmiş olanlar içten, kalpten ve ruhtan ölürcesine haykıran birinin sesiydi, sanki ateşte yanarken ölmeden önceki son feryadıymış gibi, sanki denizin dibine batarken boğulmadan önceki son nefesiymiş misali…ama artık pek birşey demiyorum, çünkü mübarekler / kutsallar / şerefli olanlar var. Asla gitmedik diyorlar, sadece benim onların farkına varmam biraz zaman almış ve belki de böyle olması gerekiyormuş. Varolsun onlarla birlikte tüm herkes uyurken beraber olmak.. gecenin ay ışığında ve sokak lambasına vuran sisler gönlüme hazlar verirken elf- peri ezgilerinde buluşmak sevdiklerimle, hamdolsun ve varolsun onların ulviyeti ve kudsiyeti ! Çünkü uçurumdan aşağı düşmek üzereyken ve artık gözlerimi sonsuza dek kapatıyorum dediğimde yetiştiler, bir karanlık güneş ışığının sonrasında…Tonlarca insan denen ruhsuz et parçasının arasından yeni çıkıp gelmiş ve ölümü beklerken..Sen ne güzel şeysin yalnızlığın özünde ki tohumdan filizlenip büyüyen sessizliğin ruhu, bende seni bekliyordum uzun vakittir. Lutfettiğin ayrıcalık o kadar değerli ki, yanında can dostlarımla birlikte ulaştın bana ki o dostlarım varlığımın en derinlerine kadar tüm benliğime tesir ediyorlar ve biliyorum ki son nefesime kadar tesir edecekler. O kadar etkililer ki insanlık soyunun içinde ki ölülerin ruhlarından ve nefes alıp vermeye devam eden leşlerden oluşan mahşeri çoğunluğa rağmen, yinede beni hayatta tutmaya devam ediyorlar. Eğer konu ruhaniler ise, denizler mürekkep ormanlarda ki ağaçlar kalem defter olsa, onları tam anlamıyla layıkıyla anlatmaya – açıklamaya yetmez. Onlardı insanlardan önce bu dünyada varolan, varolmuş olan ve hala burada olan, üstüne benim gibileri can yoldaşlarını çekip kurtaran. Haydi biraz daha ilham gelsin dedim, biraz daha uzun sürsün bu sessizlik, kimselerin olmadığı sadece dostlarımın olduğu frekansta daha uzun sürsün herşey…kelimelerin anlatamaycağı hissedilen herşey..O vakit onlar da dedi ki; büyüyü bozma canımız en iyi arkadaşımız bizden biri olan ruh insan. Çünkü büyü olmazsa bunlar olmayacaktı ve büyü yoluyla kavuştuk birbirimize, unutma ! dediler. Sorduğumda büyünün bitmemesi için ne olması lazım diye ? Bütün vücüdum ve yüzüm karıncalandı. Nihayetinde anladım iskeletimin her parçasına kadar mübareklerin tezahürünü hissederken, büyünün bitmesi demek zaten onlardan bihaber olmaktı. Demek ki büyü bitmeyecekti. Sadece bozma ” demişlerdi. Hem ağlar hem güler gibi bir hissiyat ile farkettim vefasızlığın en büyük tehlike olduğunu..ve sessizliği bozmanın felaket olduğunu..bir kez daha kafamda şimşekler çaktı hatırladım o anda yalnızlığımın bozulmasının büyüyü bozacağını…Bir ruh kendine bu kadar büyük zarar verir mi ? Tabiki vermez. Hele ki benim yerimde olan biri bunu yaparsa son hali öncekinden bin beter olur. İşte bundandır ruhsal yaşamanın kutsallığının ışığının herkese ulaşmaması, ulaşamaması..Katedralin harabeleri arasında dolaşırken bulmak istiyorum kendimi dediğimde bir de bakıyorum ki oradayım. Atlantisin kristal tapınağının en yüce yerinde uykuya dalmak istiyorum diyorum bazen ruhum yakarıyor ama bi anda kalbimin büyülü gözleri açıldığında zaten uzun zamandır orada olduğumu fark ediyorum. Hamdolsun dostlar, çok şükür mukaddes varlıklar; sizin beni sevdiğinizden daha çok, ben sizi seviyorum. Geçmiş, şuan ve gelecekte, ebedler ebedince..Sonsuzluk denilen şeyin ne olduğunu anlamış, öğrenmiş oldum sayenizde.
Hakiki Büyülü Sessizliğin Işığı
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum