Bu sıralar bu söze internet sitelerinde çok fazla rastlar oldum:
“Haddini bileceksin!”
Gerçekten de herkes “haddini” bilmeli mi?
Mesela, en yakın örnek… Siyaset… Siyasette, herkes haddini bilebilmekte midir? Siyasetçinin had bilmesi nasıl olur? Siyasetçi sanki daha çok “haddini” bildirir gibi bizim ülkemizde!
Yine şöyle siyasete baktığımızda…
Yönetenler ve yönetilenler bakımından olaya mercek tutarsak:
Her nedense, “haddini bilenler/bilecekler” yönetilenler oluyor!
Demokrasi ve sandık bağlamında da olaya baksak:
Yine haddini bilmesi gerekenler hep nedense yönetilenler oluyor!
—*—
DEMOKRATİK SİSTEM ve demokrasinin kuralları, şöyle bir baktığınızda, vatandaşın/yönetilenlerin had bildirmek için yegâne siyasal aracıdır.
Ama, nedense, yurttaşlar, kendilerini idare edecekleri seçerken, bu duruma hiç dikkat etmezler:
Seçimler yapılır, kazanan-kaybeden belli olduktan sonra, günlük yaşamın telaşesi içinde, “azarlanan”, “haddini bilmesi gerektiği” yüzüne şamar gibi inen, hor görülen, iteklenen, ötekileştirilen hep nedense yönetilenler olurlar.
Bu haddini bildirme bizim gibi ülkelerde biraz da “ego” tatmini için bulunmaz fırsattır. Ya bir yönetici ya bir vali ya bir kaymakam ya bir rektör; sürekli haddini bildirir…
Kime?
Vergi veren, maaşlarını fonlayan HALKA!