BAZI İNSANLAR ÖZEL Mİ:
İşleri genellikle kusursuza yakın ilerleyen bazı insanlar var çevremizde, bu insanlardan eksiğimiz ne ki bizim işlerimizin bir sonuca uzanması hep labirent benzeri dolambaçlı yollardan geçmemizi istiyor.
Sabah apartman kapısına ilerlerken mesela, hep birisi tutuyor kapıyı onlar için. Bunlar ne uşak ne hizmetçi, sadece senin, benim gibi insanlar ve nedense o kapıyı onlar için hep bir şekilde denk gelip tutuyorlar.
Rastlantısal bir durum mu bu yoksa önceden ayarlanmış mı?
Kim bilir!
Tek bilebileceğimiz şey, bunun insana kendini gerçekten özel hissettirdiği olabilir, onun da eğer aşırı derecede mütevazi birisi değilse kapının tutulduğu kişi, kendisi dair farkına varabilir kolaylıkla.
KUSURSUZ MU DÖNGÜ:
Hollywood senaryosu benzeri bir durum bile diyebiliriz aslında bunlar için. Ana karakter her sabah aynı saatte uyanır, yüzünü yıkar, ufak ve sağlıklı bir egzersiz yapar, kahvaltısını eder, kıyafetlerini giyer ve sakin bir şekilde evinden çıkıp, gitmesi gereken yere gider, bu süreç ise kusursuza yakın işleyen ama bir o kadar da sıradan bir süreçtir.
Her gün tekrarlanır ve çok ufak değişiklikler yaşanır. Örneğin, geçtiğimiz yıl, ilçe belediyesi stajımda ben de böyle bir sürece, kısa süreliğine de olsa alışmış, dahil olmuş oldum. Daha sonraki iş deneyimim de anladım ki her süreç aynı kusursuzlukta işlemiyormuş meğer. O iş daha az resmi olduğundan mıdır bilinmez ama nedense işlerim pekte rast gitmiyordu, 2 kez geç kalıp 1 kez de farklı bir ilçe de inmiştim otobüsten.
Sanırım, hayatın bazı işleri bozma düzeni, statü ve yere göre değişen bir düzen. Aksi takdirde benim staja da işe de sıkça geç kalmam gerekirdi, peki hayat bunu nasıl anlıyor, neyin neyden önemli olduğunu anlayıp nasıl daha az önemli olana geç kalabiliyor da resmi olana kalmıyor?
Bunun bir bakıma vücut fonksiyonlarıyla da ilgisi olabilir, ben geçe yatmadan önceki stres seviyesine göre sonraki gün alarmı umursama derecemizin değiştiğini düşünüyorum, muhtemelen çok stresli geçen, ertesi günün beklendiği gecelerde aklımız sabah ki alarmda olduğu için beyin de vücuda buna göre bir sinyal gönderiyor olabilir.
Peki bunu her sabah yapması ya da en azından çoğu sabah yapması.
Çok şaşırtıcı gerçekten, kimi insanlar ise bu döngüden, özel olmalarından ötürü daha çok faydalanıyor diyebiliriz.
KİMMİŞ BU ÖZEL İNSANLAR:
Durağa geldikten saniyeler sonra otobüsün gelmesi, markette bir türlü bitmek bilmeyen sıranın, o insan yaklaşırken hızlanmaya başlaması, ilk örnekteki sürekliliği olan kapı tutma olayı ve buna benzer birçok durum, insana kendini özel bir insan, bir filmin başrolü, dizi setinin en çok beklenen ve imrenilen yıldızı gibi hissettirebilir.
Böyle anların başrolü olmak ise insanın gününü güzel geçirmesine sebebiyet veren tatlı detaylardır. Otobüste çok beğendiği kişinin indikten sonra ona bakması ne hissettirir genç bir oğlana, kendini mutlu ve gururlu hisseder, insanların onu izlediğini görmek egosunu pohpohlar, göğüslerini o gün her zamankinden fazla gerer yürürken.
Peki aynı gün bir yağmura yakalanırsa ne olur bu çocuğa?
Yine en basit örneği, varacağı yere giderken hep etrafa bakar tabi ki. Ondan daha kötü durumda olan, ondan daha çok ıslanmış veya ince giyinmiş birisi var mı diye, en ıslatan yağmurlar hep Eylül-Nisan aylarında yağar, son ve ilk baharın büyüsü çok olsa da acıması hiç yoktur ince giyinene. O yüzden çevreme diyorum hep, bu aylarda tedbiri elden bırakmayın diye. Gerçi kendi uyguladığım bir yöntem değil bu şimdi ne yalan söyleyeyim. Ben yağmurda ıslanma taraftarı olduğum için eğer çok soğuk değilse hava, standart, kapüşonlu bir hırka kafi benim için.
Kısa kol olmasın da ne olursa olsun öyle havalarda, delirmedim hepten de macera aramak istemem, şanslı insanlardan biriysem tabi macera ben aramasam da beni bulur.
Bu sebepten ötürü de kafamı karıştırır, yağmurda çok ıslanan mı özel bir insandır yoksa az ıslanan mı diye. Aslında bunu çok şey için söyleyebiliriz, otobüsü kalkarken yakalayan mı yoksa gelmeden hemen önce durağa gelen mı daha şanslıdır veya market sırasının en önündeki kişi mi diye, otobüsü 15 dakika bekleyen kişi veya sıra ona geldiğinde kasanın fişi biten kişinin, buradaki en şanslı insanlar olmadıkları apaçık ortada olduğundan onları tenzih ederek konuşuyorum.
HER İNSAN ÖZELDİR ASLINDA:
Her insan aynı saatte uyanmaz sabahları, her otobüse hemen yetişemeyiz, markette sıra koşulsuz şartsız ilk bize gelecek diye bir şey yok ve bazen sırılsıklam olmak için çok özel birisi olmak gerekebilir.
O günün özel insanı belki ailemizden biridir ama biz değilizdir, o gün onun işleri tıkırında ilerlerken bizimkisi oluruna bırakılmıştır. Hayata komple negatif bir açıdan bakarak, leş gibi olduğunu söyleyerek, hiçbir şey elde edemeyiz ve kesinlikle acizlik olur bu yaptığımız.
Kusursuz ve kimsede olmayan bir yüze sahipsin, istediğin kadar yakışıklı veya dikkat çekecek düzeyde olma, bu değişmez ki aslında, sen hala kusursuzsun çünkü ama belki o gün kardeşin senden biraz daha yakışıklı oluvermiş. Bu senin yüzünün kusursuz ve kimsede olmadığı gerçeğini değiştirmez, değiştirebilir mi? Hayır tabi ki sakın cevap verme tuzak soruydu bu.
Bir gün uyandığımızda bizde hissedeceğiz, o gün tüm kapılar bize açılacak, markette sıra biz yaklaşırken ilerlemeye başlayacak, otobüs gelmeden hemen önce varacağız durağa ve eve dönerken de kelimenin tam anlamıyla sırılsıklam olacağız, kapıdan tam girmek üzereyken ise hoşlandığımız kişi açacak kapıyı bize belki de.
Hayatta, her insanın, ünlü olacağı bir 15 dakika vardır derler ya, haber bültenleri için söylenirdi bu önceden, şimdi sosyal medya için de söyleniyor. İşte öyle bir 15 dakika dan da iyisi, 24 saatin özel insanı olacağız, belki 15 dakikalık ünlüler kadar konuşulmayacağız ama o gün en iyi giden gün bizimki olacak.
Ve her geçen gün bir adım daha yaklaşıyoruz o güne.