18.04.2007 yılında Dünya’ya gözlerini açmıştı minik Okyanus. Kahve rengi saçları ve kahve rengi gözleriyle annesi Çiçek Hanım’a, yüz şekli ve burnu ise babası Çağdaş Bey’e benziyordu. Okyanus 3 yaşına basınca kardeşi Deniz Dünya’ya gelmişti. Mutlu bir aile yaşamları vardı. Okyanus anneannesi İpek Hanım’ı ve dedesi Erdem Bey’i çok seviyordu ve bu yüzden Okyanus anneannesi ve dedesi ile kalmaya başlamıştı. Dikili’de yazlıkları olan aile yazları Dikili’ye, kışları ise Aliağa’da kalıyorlardı. Tüm aile mutluydu ve güzeldi. Ta ki 2012 yılına kadar. Ailenin sultanı İpek Hanım, babası Akif Bey’i kaybetmişti. Felaketler bununla da son bulmadı. İpek Hanım babası Akif Bey’i kaybettikten sonra kanser hastalığına yakalanmıştı. Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları, yıllar yılları kovalamıştı Okyanus ve kardeşi Deniz büyüyordu ve hepsi çok mutluydu. Okyanus hala anneannesi İpek Hanım ve dedesi Erdem Bey ile kalıyordu, Okyanus’un erkek kardeşi Deniz ise annesi Çiçek Hanım ve babası Çağdaş Bey ile kalıyordu.
Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün Çağdaş Bey’e talihsiz bir haber gelmişti. Çağdaş Bey babaannesi Ayşe Hanım’ın ölüm haberini almıştı. Çağdaş Bey, Afyonkarahisarlıydı, doğal olarak rahmetli Ayşe Hanım’da Afyonkarahisarlıydı. Bundan dolayı da Ayşe Hanım’ın, rahmetli eşi Fikret Bey’in yanına defnedilmesi uygun görülmüştü.
25.03.2016 tarihinde Çiçek Hanım, Çağdaş Bey, Erdem Bey ve minik Deniz sabah erkenden Afyonkarahisar’ın, Sandıklı ilçesinin, Saltık köyüne doğru yola çıkmışlardı. -O gün Çiçek Hanım’ın doğum günüydü ve tam 33 yaşına basmıştı- İpek Hanım ve Okyanus Aliağa’da evde kalmışlardı.
Okyanus ve İpek Hanım aileyi uğurladıktan sonra saat erken olduğu için tekrardan yatmışlardı. Aradan iki üç saat geçtikten sonra uyanmışlardı. İpek Hanım, kızı Çiçek Hanım’a mesaj atmıştı. Yolculuk nasıl gidiyor?, Çağdaş ve Erdem nasıl?, Deniz nasıl, neler yapıyor, iyi mi? diye sorular soruyordu. Soru cevap şeklinde mesajlaşma ilerlerken Çiçek Hanım’ın mesajları kesilmişti, cevap gelmiyordu. İpek Hanım telefonun çekmediğini düşünerek endişeye kapılmamıştı. Aradan biraz geçtikten sonra İpek Hanım, kızı Çiçeği aramıştı. Açan olmamıştı. İpek Hanım cenaze başlamıştır, Çiçek’te telefonunu arabada bırakmıştır diye düşünmüştü. Saatler sonra hala ve hala ne bir mesaj ne de bir çağrı gelmemişti İpek Hanım’a.
Birkaç saat geçtikten sonra İpek Hanım’ın erkek kardeşi Bekir Bey ve yeğeni Akif Bey gelmişti. Bir şey gizliyorlar gibiydi. İpek Hanım fark etmişti ve ne olduğunu sormuştu. Bekir Bey ve Akif Bey, Çağdaş Beylerin trafik kazası yaptığını ve herkesin iyi olduğunu söylemişlerdi. İpek Hanım delirmişti ve şok geçiriyordu. Okyanus ise çığlık çığlığa ağlayarak zıplayıp tepiniyordu. Bekir Bey ve Akif Bey bir şey olmadığını ve hepsinin gayet iyi durumda olduğunu söylese de İpek Hanım onların sesini duymak istiyordu. İpek Hanım sadece damadı Çağdaş Bey ,le konuşabilmişti fakat İpek Hanım Eşi Erdem Bey ve kızı Çiçek Hanımın da sesini duymak istiyordu. Ne kadar istese de nafileydi. Kızının ve eşinin sesini duyamamak İpek Hanımı korkutuyordu ve daha çok delirmesine sebep oluyordu.
Akif Bey, Bekir Bey, İpek Hanım ve Okyanus hepsi Afyonkarahisar’a gitmek için yola çıkmıştı. Yoldalar iken hepsi dua ediyor ve hayırlı haberler bekliyorlardı. Yolda ilerlerken İpek Hanım’a telefon gelir ve eşi Erdem Bey’i olay yerinde kaybettiklerini söylerler ve nereye defnedeceklerini sorarlar. Bu haberi duyan İpek Hanım kapıları yumruklayarak ve çığlık atıp ağlayarak arabaya kenara çekin dönüyoruz diye bağırır. Aradan zaman geçtikten sonra kızı Çiçek Hanım’ın yoğun bakıma kaldırıldığını ve hayati tehlikesi olduğunu öğrenmişti. İpek Hanım hiç vakit kaybetmeden Afyonkarahisar Devlet Hastanesine gitmek için toparlanmıştı. İpek Hanım yola çıkmıştı. Torunları ise İpek Hanım’ın annesi olan Melek Hanım ile kalacaklardı. İpek Hanım nihayet Afyonkarahisar Devlet Hastanesine varmıştı. İpek Hanım ve damadı Çağdaş Bey, Çiçek Hanım’ın başında beklemeye başlamışlardı. Günler ve haftalar geçiyordu, Çiçek Hanım günden güne iyileşiyordu. Çiçek Hanım’ın durumu iyiye gittiği için İpek Hanım torunları Okyanus ve Deniz’i 22.04.2016 görmeye gelecekti. Fakat bir sorun vardı daha ufacık altı yaşındaki Deniz’e, dedesi Erdem Bey’in öldüğünü nasıl söyleyeceklerdi?
İpek Hanım torunlarının yanına gelmişti. Okyanus dedesi Erdem Bey’in vefat ettiğini bildiği için annesini soruyordu ama Deniz hem dedesi Erdem Bey’i hem de annesi Çiçek Hanım’ı soruyordu. Deniz’den dedesinin öldüğünü ne kadar çok saklamaya çalışsalar da İpek Hanım’ın alt komşusunu yaramaz çocuğu Deniz’e dedesinin öldüğünü söylemişti. En sonunda Deniz’de öğrenmişti. Şuan ailenin tek ümidi Çiçek Hanım’dı. Ailenin bütün eşleri, dostları, akrabaları ve yakınları hepsi bir olup Çiçek Hanım için dua ediyorlardı.
İpek Hanım’ın geldiği günün gecesi saat iki civarları gibi kapı tık tıklanmıştı. İpek Hanım içinden bu saatte benim kapım değildir diyerek zikir çekmeye devam etmişti ardından bir kez daha kapıya vurulunca anlamıştı onun kapısı olduğunu ve kötü bir haber geleceğini bile bile kapıyı açmıştı açmak zorundaydı. Gelen İpek Hanım’ın kardeşi Bekir Bey idi. İpek Hanım “Bitti mi dayısı?” demişti ve Bekir Bey kafası önünde “Bitti” demişti. İpek Hanım en yakın arkadaşı olan Tülin Hanım’ı aramıştı. Tülin Hanım’ı aramıştı. Tülin Hanım telefonu açtığında “Kız İpek! Çiçek gözlerini mi açtı?” dediğinde İpek Hanım’ın diyebildiği tek şey “Tamamen gözleri kapandı Tülin teyzesi” diyebilmişti. İpek Hanım’ın yakın olan tüm arkadaşları İpek Hanımlara gelmişti.
Aradan yarım saat geçtikten sonra Okyanus uyanmıştı. Salonun ışığının yandığını görüp içeri girmişti. İpek Hanım ve dostlarının gözleri kıp kırmızı, ellerinde peçete gözlerindeki yaşları siliyorlardı. Okyanus anlamış gibiydi herkes sus pus oturup Okyanus’a bakıyordu. Okyanus anneannesi ipek Hanım’ı içeri çağırmıştı. Okyanus “Anneme bir şey mi oldu?” dediğinde ipek Hanım’ın gözlerinden yaşlar süzülerek sadece onaylar bir şekilde kafasını sallayabilmişti. Okyanus kendini hırpalayarak çığlık atarak etrafa ve kendine zarar veriyordu. O bağırışlara ve haykırışlara salonda oturan bütün herkes içeri koşmuştu. Okyanus’un kollarında tutarak herkes onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama onlarda ağlıyordu. Biraz zaman geçince Deniz’de öğrenmişti. Aile suskun başına gelenleri anlamaya çalışıyordu. Cenaze işleri bittikten 1,2 hafta sonra İpek Hanım ve Çağdaş Bey kavga etmişlerdi. Çağdaş Bey o kavgadan sonra çocukları alıp kendi evine gitmişti. Okyanus o zaman babasından nefret etmişti çünkü onu en sevdiği insandan ayırmıştı. Okyanus da zaten küçüklüğünden beri baba tarafını sevmiyordu. Okyanus dedesi ile birbirine bile girmişti. Dedesi annesi ve dedesinin olmamasıyla dalga geçip küfür etmişti Okyanus’ta dayanamayıp geçirmişti adamın suratına. Burnuna gözlük gömülmüştü adamın ve direkt hastaneye gitmiştiler. Bu tatsız olayların arkasından Çağdaş bey evlenmişti. İlk yıllar gayet iyiydi ama daha sonra çocuklar ile Jale Hanım birbirine bağırmaya başlamıştı hatta ve hatta Jale Hanım vurmuştu bile. Aradan zaman geçti bu böyle devam etti hep. Okyanus 15, Deniz 12 yaşındaydı neyin ne olduğunu daha iyi anlamaya başlamışlardı. Artı Okyanus ve Deniz, Jale hanımı istemiyordu.
Herkes istese de istemese de birbirine katlanmak zorundaydı çünkü Çağdaş Bey Jale Hanım’dan boşanmayacağını söylemişti. Okyanus şuan Jale Hanım ile konuşmuyordu. İyice içine kapanmaya depresif birisi olmaya başlamıştı. Fakat içinde yaşıyordu her şeyini…
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
<3
YAZAN: Yağmur ÖZTÜRK
Yukarıda okuduğunuz metin benim şuan ki yaşamım…
otobiyografim.
SİZ SİZ OLUN HAYAT NE KADAR ACIMASIZ OLSA BİLE SİZ KENDİNİZ KAYBETMEYİN, KENDİNİZİ EZDİRMEYİN!!!