Yaşatılan,yaşattığından yaşandığında güzeldir.
Kimi vakitler , hiç umulmadık günahlar içerisinde boğuşurken ruhumuz, gönlümüzün saflığını dile getirsek dahi benliğimiz çaresizlik diye anılan bir çok elemin geçici olduğunu unutur. Bir çift gözün size ihtişam dolusu bakışlarında hayatın ve ölümün güzelliğini aramaya yeltenirsiniz. Bu arayış çok uzun bir vakit sonrasında, gerçekleşir. Ve o vakit, hayatınızda gerçekten kendinizden emin olup bir karar peşinde gizemli yolculuğa başlarsınız. Ruhunuzun derinliklerinde, zihninizi güzelleştirmeye çalışan bir çok hayal ve duygular yetiştirirsiniz ; bir bebeği tüm şefkatinizle koruyup kollamak gibi. Bir çiçeği her gün aynı miktarda sulamak gibi. Dünyada olup biten,gerçekleşen her şeye tüm içtenlikle yaklaşım göstererek. Gün gelip çattığında, bir çok acı ve kederin sizi bulduğunu her sabah yıkadığınız yüz hatlarınızda görürsünüz. Görürsünüz, gördükçe daha da devam eder. Yıkılıp bir daha kalkamayacağınızı hissettiğinizde artık tüm çirkinlikler sizi baş etmiş ve sizi bir gaflet içerisinde yaşatmaya itmiştir. İhtiyacınız olan sadece o çift gözlere her daim sahip olmak diye düşünürsünüz ama hepsi bir yanılgıdan ibaret ve zahmettir. Görülen aslında gafletten kurtulmak için şükür ve inanç olduğunu fark ettiğinizde artık bir çok şey için keşkeler dile hakim olur. Ve tüm benliğiniz, onunla onsuz yaşamaktansa, onu onsuz yaşamanın da bir güzellik olduğunuzu hissedersiniz. Kısaca anlamak ve anlatmak gerekirse ;
Maksadın kavuşmaksa, hakiki aşık değilsin.
Onu bir Allah’ın emaneti gördüğünde, anlarsın içten sevmenin, sadece vermek olduğunu.
Onun bir inci tanesi olduğunu bilip, yüzme bilmeyerek koca bir okyanusa atlamandır sevmek.
Ve her ne olursa olsun “ Aşk,tefekkür dolusu kalbinde, onu sende yaşatacak, öldürecek olana baki şekilde razı olman ve şükranlık duymandır. “